AKLI ÖN PLANDA TUTMAYIŞIMIZ SONUCU YAŞANANLAR VAV’LI GELDİLER VAV’LI GİTTİLER

Ol deyince olduran, yeri göğü sevgisiyle yoktan var kılıp donatarak biz insanoğlunu yaratan Yüce Allah; biz insanlara en büyük lütuf ve ihsanı olan aklı vermekle kalmamış, verdiği akılla dünya nizamını emanet ettiği şekilde geliştirerek zenginleştirme yetkisini de beraber vermiş olduğunu bizler gibi akıl sahibi ve inançlı olan her insan bilir.

Yüce Allah; insanlara yerli yerinde kullanılmayıp hoyratça harcandığında geri dönüşü olmayan, hem de geri dönüşü hiç mi hiç mümkün olmayan üç ana hazine bahşetmiş olduğunu da yine akıl sahibi birçok insan bilir.

Nedir bunlar diye sorulacak olunursa ki sorulması gerektiğini düşünüyoruz.

El cevap: Birincisi; Akıl, İkincisi; zaman, Üçüncüsü de sağlık’ tır diyebiliriz.

Bunların hepsi yukarıda ifade ettiğimiz üzere yitirildiğinde veya kıymetinden bihaber hoyratça kullanıldığında geri dönüşü mümkün olmayan en kıymetli hazinelerdir. Ancak bunlar içerisinde en kıymetli ve olmazsa olmazı olan hazine AKIL’ dır diyoruz.

Çünkü akıl olmayınca veya yerli yerinde kullanılmayınca zaman ve zaman içerisinde sağlık da anlamına uygun değerlendirilmiyor.

Dünyada var olan ülkeler içerisinde aklı ön planda tutmayan birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de afet ve musibetlerin ardı arkası kesilmiyor, ha bire olmadık afet ve musibetlerle iç içe olup mücadele etmek durumunda kalmaktayız ülke ve millet olarak.

Afet ve musibet derken akla ilk gelen şey tabii ki hastalıklar, sel, heyelan, çığ ve son yıllarda özellikle de içinde bulunduğumuz 2020’de ülkemizin birçok yerinde yaşanarak ölümlere yani can ve mal kayıplarına sebep olan depremler, yılın ilk ayında Elazığ’da ve geçtiğimiz son bir ay önce İzmir’ de yaşanan deprem felaketi gelir.

Doğrudur, El-Hak doğrudur, inkar edilmez bir gerçektir afetler.

Unutulmasın ki; unutulan bir şeyin, çok önemli bir hususun göz ardı edildiği de ayrı bir gerçek.. O’da en büyük afet, en büyük felaket ve de en büyük musibetin bizleri yoktan var kılan Yüce Allah’ın bizlere sunduğu en büyük lütuf olan AKLIN AKILSIZLIĞA dönüşüp cehaletin oluşmasıdır.

Okumuş olabilirsiniz, hem de çok okumuş ve kendinizi Alleme-i Cihan sanmış ve görmüş olabilirsiniz. Ancak; aklınızı yerli yerinde kullanmasını bilmemiş, kendinizi okumuş kesimden bilip aklınızı kullanmamış iseniz eğer; kainatta yaşanan en büyük afet ve musibet olan cahil sınıfındansınız demektir.

Şimdi sorarız akıllı hem de çok akıllı olduğunu sanan ve de çok okumuş olduklarıyla cahilane bir şekilde gurur duyan sözüm ona insancıklara…

Yaşanan Sel’in, sel sonucu oluşan heyelanların, yaşandığında onlarca insanın ölümüne, hayatta kalanların kaybettikleri değerlerinden ötürü çektikleri acılara ve sonrasında maddi hasardan ötürü yaşanan mağduriyetlere sebebiyet veren deprem ve gibi olumsuzlukların ana kaynağı ne?

Çok iyi biliyoruz ki verilen, verilecek olan cevap, doğa hadisesi ve takdiri ilahidir olacaktır.

Evet, doğru hem de çok doğru yaşananlar doğa ve takdiri ilahidir.

Evet; yine burada unutulan bir şey, bir husus var. O’da akıldır, aklın yerli yerinde kullanılmamasıyla alınması gereken tedbirlerin alınmayıp tedbirsizlik sonucu takdiri ilahi gereği afetlerin yaşanmasıdır.

Yüce Allah; akıl vermiş, fikir vermiş, düşünme duygusu vermiş olmanın yanında aklınızı kullanmak üzere sağlık ve uzunca bir zaman vermiş olmasına rağmen siz bunları kullanmasını bilmemiş olup akılsızlıkta ısrarcı olmuş ve olmaya devam ederek olumsuzluklara davetiye çıkarmışsanız ki çıkarmışsınız bunun karşılığında da Yüce Allah takdirini kullanmıştır.

Haşa, Sümme Haşa Cenabı Allah; yaratmış olduğu hiçbir kuluna durduk yere zulm etmemiş ve etmezde kul azmayınca.

Akılsızlığımızın gereğini geçen ay İzmir’de yaşanan, yaşanmasıyla onlarca insanın ve gelecek vaat edeceklerine inandığımız masum evlatların hayatını kaybetmeleri sonucu büyük üzüntülere sebep olan, VAV’LI (Dünyaya gelip) GELİP VAV’LI (Dünyadan göç eden) GİTTİLER diye ifade ettiğimiz ikiz kardeşlerin de aralarında olup arkalarında bıraktıkları acıya sebep teşkil eden depremle yaşamış olduk dememiz yanlış olmasa gerek.

Biliriz ki; dünyaya gelme hazırlığında olan her canlı, özellikle insanoğlu’ nun ana rahminde duruş şekli VAV halidir, bir diğer anlamda HİLAL halidir. İlim ve irfan sahibi birçok insanın Yüce Allah’ın biz Müslümanlara ayet ayet gönderdiği emir ve uyarılar lahikası olmakla beraber ilim ve irfan noktasında rehber olarak indirdiği son dinin son kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de var olan şifreli harflerden biri VAV HARFİ’ dir.

Dünyaya gelen insanoğlunun geliş şeklinin Vav olduğunu bilir ve son teknoloji aletleriyle görmüş idik ancak Hak’ ka yürüyüşlerinde gidişin Vav’ lı olduğunu görmemiş ve duymamış idik ta ki tedbirsizlik nedeniyle yaşanan İzmir Depreminde enkaz altında kalan ikiz kardeşlerin birbirlerine sarılış şeklinin Vav’lı olup Hak’ ka öyle yürüdüklerini gören yakınlardan duyana kadar.

Bu hal ve bu şeklin ilk defa yaşandığını duymamız bizi, özellikle de cenaze yıkayan ve yıkayana yardımcı olan birçok insanı hayrette bırakan bir husus, bir özellik. İkiz kardeşlerin ana rahminde olduğu şekliyle yaradanına yürümeleri çok anlamlı geldi bizlere..

O nedenle; ‘’Bir musibet bin nasihate bedeldir’’ sözünden hareketle diyoruz ki, bir afet olan deprem enkazında uzun süre kalıp hayatlarını anlamlı bir şekil ve duruş olan VAV’ lı olarak kaybeden bu çocuklarımızın deprem şehidi olduklarını söyleyebiliriz. Bu söylemimiz çocukların aile ve yakınları yanında birçok insan tarafından da tuhaf karşılanmamalı, abartı olarak görülmemeli Kur’an’da ki ifade ve Hadis gereği. İkiz kardeşlerle ilgili ifade ettiğimiz bu düşünce birçok insan tarafından kabul görmeyebilir, kabul görmemesi çokta önemli değil aklı ve inancı ön planda tutan biz ve bizim gibi düşünenler öyle görüyor, öyle değerlendiriyoruz.

Siz;

Allah’ın sizlere sunduğu yer altı olsun yer üstü olsun zenginliklerini aklın yolu birdir sözüne ters hareket edip aklın yolu birden fazladır diyerek değerlendirmeyerek kaynakların bir yanardağ gibi patlamasına, fay hattı ve heyelan oluşmasına zemin hazırlar, insanların ikamesini gerektiren mekanlar için olmadık yerleri imara açarak kurarsanız akabinde yaşanan felaket veya musibetleri, adına her ne derseniz deyin ardından tabii ki akılsızlık sonucu gelişen hadise gerçekleşmiş olur ve olmaya devam eder. Ve sonrasında oturur ah vah ederek bahaneyi başka yerlerde aramaya kalkar ve hemen sonrasında da işin kolay tarafından suçu Allah’a yıkmaya çalışırsınız.

Bu mu akıllı veya akıl sahibi olmak?

Bu mu aklı ön planda tutmak?

Bu mu aklın yolu bir değil birden fazla olarak kabul etmek?

Netice itibariyle ‘’Aklın yolu birdir’’ iki değil. Önemli olan hususlardan biri de yaşanan olumsuzluklardan dersler çıkarmak ve bir daha yaşanmamasını sağlamaktır. Bunun yolu da aklı ön planda tutmak ve bunun elzem olduğunun idrakine varmak gerçeğini kabul etmektir.

Gönlümüz; insanların mağduriyet yaşamaması için, canların helakiyle canlarda onarılması zor yaraların oluşmaması için zararın neresinden dönülürse kar oradadır düşüncesi doğrultusunda yer altı ve yerüstü kaynakların (Termal ve Madenlerin) ivedilikle değerlendirilmesi, olmadık yer ve zeminlere ikame yerlerinin kurulmamasıdır.

Afetler ve günümüz illeti olan Korona sonucu hayatlarını kaybedenlere, özellikle İzmir Depreminde birçok can gibi şahadet şerbeti içerek Hak’ ka yürüyen, ikiz kardeşlere Allah’tan rahmet, aile ve yakınlarına sabru cemil, yaralılara da Şafi İsmi Hürmetine acil şifalar diliyoruz.

Haydi! Bakalım yaşanan olumsuzluklardan ne ve ne kadar dersler çıkarmış, aklı ne kadar ön planda tutmuşuz veya tutacağız bir görelim uzun vadede de olsa…

AYETLER

*O zaman katından bir güven olsun diye sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi onunla temizlemek, şeytanın pisliğini üzerinizden gidermek, cesaretinizi arttırmak ve o sayede ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için gökten üzerinize su indiriyordu. Enfal:11

*O sırada rabbin meleklere şunu vahyediyordu: Şüphesiz ben sizinle beraberim, iman edenlerin sebatlarını pekiştirin. Ben inkâr edenlerin kalplerine korku salacağım, artık boyunlarının üzerinden vurun, onların bütün parmaklarına vurun. Enfal:12

GÜZEL SÖZLER

* *Ölümden kim şüphe eder? Altınlara boğulsak, demirden, çelikten kaleler içine saklansak, mutlaka ölüm oku gelip bizi bulacak. Er geç bize yetişecek. Bu kadar muhakkak bir akıbet karşısında gaflete düşen, nefsine uyan, yarını unutan insan mı dır ? Hayır! Hayvandır. Nefsine uyanların, zevkten başka bir şey tanımayanların, hayvanlardan ne farkı var? Ömer Seyfettin

*İnsan için en acı olan nedir bilir misiniz? En büyük afet, en büyük felaket ve de en büyük musibetin bizleri yoktan var kılan Yüce Allah’ın bizlere sunduğu en büyük lütuf olan AKLIN AKILSIZLIĞA dönüşüp cehaletin oluşmasıdır. M. Dursun Aksoy

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ?

*Günümüz şair ve yazlarından çok farklı özelliklere sahip merhum Ömer Seyfettin’in1884 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde dünyaya geldiğini, öğrenimine Gönen’de başladığını, Daha sonra Ayancık’ta ve İstanbul’daki Mekteb-i Osmaniye’de devam ettiğini, 1893 yılında Askeri Baytar Rüşdiyesi’ ne geçtiğini, bu mektebi 1896 yılında bitirdikten sonra, babasının asker olmasının da etkisiyle, Kuleli Askeri İdadi’sine kayıt olduğunu,

Bir süre sonra Edirne Askeri İdadisi’ne geçip eğitimini bu okulda tamamladığını, 1900 yılında Edirne Askeri İdadisi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye’ye kayıt olup buradan piyâde asteğmeni rütbesiyle mezun olduğunu, Teğmen rütbesiyle 1903-1909 yılları arasında İzmir’de, üsteğmen rütbesiyle de Rumeli’de görev yaptığını,

Askerlikten ayrılmasının ardından Selanik’e geçen Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler dergisinde yazı yazmaya başladığını, ilk yazısı olan “Yeni Lisan”,ın 1911 yılında Genç Kalemler dergisinde yayımlandığını, Balkan Savaşının başlaması üzerine askerliğe geri dönüp savaşa katıldığını ve bir yıl süreyle Yunanlıların elinde esir kaldığını…

DOĞDUĞUM YER

Buralardan çok uzakta bir köydü!

Beyaz, billur bir derecik içinden,

Hıçkırırdı, sevinerek geçerken.

Kenarında vardı birçok söğüdü...

Ben işte bu söğütlerin susmayan

Gölgesinde büyümüştüm. Evimiz

Tenha idi; ne yabancı, ne bir iz...

Bahçemizdi yakındaki o orman.

Bir ses, "sevin! " derdi gülen rüzgarda,

Sevinçlere yoktu orda nihayet.

Sanılırdı bu ses gümüş dallarda

Görünmeyen bülbüllerin öğüdü!

Doğduğum yer, doğduğum yer... O cennet

Buralardan çok uzakta bir köydü! ..

Ömer Seyfettin /Balıkesir-Gönen

NE SÖYLESEM

Ölüm dediğin ‘‘kuş’’ oğul!

Aşar dağdan, seçer seçer can alır!

‘‘Sevda’’ desen-bir aşınmaz taş oğul!

Coşar, candan; çizer çizer kan alır!

Süzülürse bir güvercin ‘‘Yüce’’ den

Kartal olsan fayda etmez, gidersin

Garip gönlün, yaş yaş olsa; gözlerden

Aksa gitse yürek yaksa neylersin!..

Korkunç nizam içinde, zerre zerre Kainat

Ve tesbihte, anbean; ‘‘Dergah-ı İlahi’de!

Adeta her zerrede nurani iki kanat

Çırpınıp zikrediyor, Nur-ı Muhammedi’de!...

Ölüm dediğin ‘‘kuş’’ oğul!

Aşar dağdan, seçer seçer can alır!

‘‘Sevda’’ desen, bir aşınmaz taş oğul!

Coşar, candan; çizer çizer kan alır!

A.Tevfik OZAN/Elazığ-Harput

PAZARA ÇIKAR

Eğitimli insan az yapar hata

Kem sözler ağzından kazara çıkar

Eğitimsiz kişi eder şamata

Kirli çamaşırı pazara çıkar

Kayıkçının yolu göle, nehire

Çobanların yolu dağa bayıra

Esnafın memurun yolu şehire

Marangozun yolu hızara çıkar

Havadan hedefe yönelir füze

Uçağın inişi bağlıdır düze

Kızıl ırmak varır Kara denize

Aras nehri akar Hazar'a çıkar

Çiftçinin görevi ekinler eker

Amele işinde terini döker

Kimi el malına gözünü diker

O işin sonu da nazara çıkar

Toplumdan topluma değişir yöre

Bazı şeyler normal kimine göre

Biri sık sık gidecekse her yere

El içinde adı gezere çıkar

Çoğaltmak mümkündür elbette misal

Az söyledim teşkil etmesin emsal

Pek makbul değildir laubali hal

Onun neticesi azara çıkar

Gel Gürkani girme eleme gama

Nasıl olsa zaman varır akşama

Herkes bir iş ile uğraşır ama

En son bütün yollar mezara çıkar

Aşık Gürkani/Kars-Antalya

...

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Dursun Aksoy - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

02

Ayhan Ayaz - InşAllah razı olsun.Elazigin sizin gibi şahsiyetlere ihtiyacı var. Allah eksikliginizi vermesin

Maddi manevi çok haz aldım.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 02 Aralık 15:27
01

Abdurrahman Erdem - EyvAllah Mehmet abi. Eline sağlık. Bende bir katkı olması amacıyla ayet hatırlatayım.

Ya ulul elvab ( Ey akıl sahipleri )

Efela te'gılun (Akletmez misiniz)

Kur'an ın muhatabı akıllı insan ve aklı kullanıp düşünmemiz. Hakkı ve gerçeği görmemiz. Bu Hak ve Hakikat çerçevesinde yaşamamız. Ne mutlu böyle yaşayanlara...

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 02 Aralık 15:27


Anket İstikrar Değişim Hizmet Elazığlılar Siz seçime nasıl gideceksiniz?
Tüm anketler