AMERİKA VE IRKÇILIK

Her ne kadar ırk temelinde tanımlanmış olsa da Amerikan toplumu, ırklar arası kutuplaşmanın tarihi kökenini analiz etmekle pek uğraşmıyor. Amerika, ırklar arasında eşitliğin sağlanmasına doğru kaçınılmaz bir ilerleme yaşandığına inanmayı tercih ediyor.

Barack Obama'nın 2008 yılında başkan seçilmesi, ilerleme olduğu savını güçlendirirken, Donald Trump'ın 2016'da Amerika'nın kutuplaştırıcı tarihinin derinliklerinden çıkartıp sahiplendiği bir sloganın üzerine inşa ettiği ve ilericiymiş gibi yansıttığı bir kampanyayla elde ettiği zaferi de geriye doğru atılmış bir adım olarak görülüyor.

Şimdi ise Floyd'un ölümü, koronavirüs salgınının etkilerinin ve bunun ekonomik maliyetinin iyice hissedildiği bir dönemde, yorgun ve ırklar arası kutuplaşmanın yaşandığı bu toplum için bardağı taşıran son damla oldu.

Floyd'un "Nefes alamıyorum" çığlığı, akıllara 2014 yılında New York'ta bir kaldırımda yine polis tarafından gözaltına alınırken arkadan boğazı sıkılarak hayatını kaybeden Eric Garner'ın haykırışını getirdi.

Floyd'un son sözleri, Amerikalılara altı yıl önce, 60 yıl önce, 1860'larda ya da ilk kölelerin kıtaya ulaştığı 1619'dan bu yana unutmaya çalıştığımız baskı dolu tarihi hatırlattı.

Genel olarak Amerika'nın geçmişini ihmal etmesi ve ilerlemeye dönük inancı, birçok Amerikalı'nın ırklar arasındaki gerilimin şiddetinin ve boyutlarının farkında olmamasına ve bunun sonucunda da birçok Amerikalı'nın mevcut kargaşayı doğru şekilde anlatacak kelimeleri bulamamasına yol açıyor. Kısa bir süre önce, Amerika'da ırklar arasındaki tarihi ve mevcut gerilimleri tanımlarken "insanları tutarak kültürün yok edilmesi" anlamına gelen "etnokırım" kelimesini kullanmak gerekir ve bu tabir, aynı zamanda Amerika'nın kendine has ırk sorununu da doğru şekilde anlatmaya yardımcı oluyor.

1941 yılında Polonyalı bir Yahudi bir avukat olan Raphael Lemkin, Nazilerden kaçıp ABD'ye göç etti. Amerika'da yaşadığı dönemde, Amerikan yönetimine Nazilerin kendi halkını öldürmesine engel olmaları için yalvardı ve sözlerinin karşılık bulamadığı bu dönemde, kendi halkının yaşadığı bu benzersiz dehşeti tanımlamak için yeni bir kelime icat etmesi gerektiğini fark etti. 1944 yılında, Lemkin "soykırım" ve etnokırım kelimelerini türetti.

Lemkin, bu kelimelerin zaman içerisinde aynı anlamda kullanılmaya başlanacağını düşünüyordu ancak zaman aksini gösterdi. Soykırım, bir halkın ve kültürünün yok edilmesi için kullanılmaya başlanırken, dünyayı daha iyi bir yer haline getirdi. Etnokırım ise insanlarını tutarken bir kültürün yok edilmesini anlatan kelimeye dönüştü ve on yıllar boyunca gözardı edildi. Son zamanlarda, etnokırım terimi, yerli halkların sömürgecilikten çektiklerini anlatmak için kullanılır oldu. Ancak Amerika söz konusu olduğunda etnokırım transatlantik köle ticaretini ve bu ulusun üzerine inşa edildiği temelleri de tarif ediyor.

Trayvon, kendi mahallesinde, evine yürürken beyaz bir polis memuru olan George Zimmerman tarafından sırf şüpheli göründüğü için vurularak öldürüldü. Martin'in üzerinden silah çıkmadı. Zimmerman, avukat tutmadı, kendi kendini savunma hakkını kullandı ve sonunda jüri tarafından suçsuz bulundu. Trayvon, Amerika'nın hem hükümetin hem de sivillerin korku saçtığı etnokırımcı toplumu tarafından öldürülmüş sayısız Afrika kökenli Amerikalı'dan biriydi.

Siyahların yargısız bir şekilde öldürülmesi ve ırkçı failler, Obama başkanlığında da standart olarak kalmayı sürdürdü. Ancak artık siyahlar bu suçları videoya çekip kayıt altına çekebiliyor ve Beyaz Saray'da bu toplumun haklarını savunabilecek bir başkan oturuyordu. Obama'nın o dönemde sarf ettiği "Eğer oğlum olsaydı, Trayvon'a benzerdi" sözleri hala hafızalarda taze.

Obama döneminde Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin ortaya çıkmasının ve diğer birçok protestonun düzenlenmesinin arkasında siyah Amerikalıların, "Nefes alamıyorum" çığlıklarına Beyaz Saray'ın tarafından kulak verileceği ve Amerikan toplumunu da nihayetinde eşit ve adil bir yapıya dönüştüreceğine duyulan inanç vardı. Ancak Trump döneminde bu çığlıklar duymazdan gelindi ve bu da gerilimin daha da artmasına yol açtı.Kutuplaşmaların ve eşitsizliğin etnokırımcı kökenlerimize işlenmiş olmasından dolayı ırklar arasındaki gerilimleri sona erdirmek için Amerika'nın yapması gereken çok şey var. Neredeyse bir kıta büyüklüğünde olan ve 300 milyondan fazla insanın yaşadığı bu ülkede kolluk kuvvetlerinde reforma gidilmesinin yanı sıra eğitim, sağlık hizmetleri ve barınma da dahil demokrasimizin her aşamasını daha eşit hale getirmemiz gerekiyor.Ayrıca hakikat ve uzlaşma komisyonlarının oluşturulması, ulusal bir özür dilenmesi, tazminat verilmesi, kötülüğü yapanlardan hesap sorulması ve etnokırım sözcüğünün sözel kardeşi olan soykırımın yaşandığı ülkelerde kullanılan diğer süreçlerin işletilmesi de Amerika'nın gidişatını değiştirerek, eşitlik ve adaleti tahsis etmesine yardımcı olacak.Buna ek olarak, Amerika, beyaz ırkın üstünlüğüne dayanan nefret ve terörü suç olarak çok az olayda kabul etmiş bir ülke. Bunun yerine yüzyıllar boyunca beyaz terör örgütlerini normalleştirdi, onlara kahraman muamelesi yaptı ve eylemlerinin kötü olup olmadığına kendilerinin karar vermesine izin verdi. İşte bu nedenle Konfederasyon hala kutsanıyor. Avrupa, faşistlere ve Nazilere, yaptıklarının kötü olup olmadığına karar verme hakkı tanımadı ancak Amerika her zaman ırkçı köle sahipleri ve torunlarına bu lüksü verdi. Bunun değiştirilmesi şart.Ruanda, Almanya ve Güney Afrika, daha iyi bir gelecek inşa etmek için kendi kötü tarihleriyle yüzleşti. Ancak Amerika uzun yıllardır geçmişini görmezden geliyor ve ilerlemenin kaçınılmaz bir sonuç olduğunu savunuyor.Amerika artık kuşaklar boyunca tüm Amerikalılara sirayet eden kölelik, etnokırım ve kültürel yıkımı tanımlamalı ve bununla yüzleşmelidir. Aksi halde insanlık daha iyi bir gelecek inşa edemez ve geriye gitmeye devam eder.Görüşmek Dileğiyle …

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Kemal Çelebi - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket İstikrar Değişim Hizmet Elazığlılar Siz seçime nasıl gideceksiniz?
Tüm anketler