BORALTAN KÖPRÜSÜ OLAYI
Okuyucularımız takip ediyorlardır son günlerde mülteci olayı sürekli gündemdeyken onunla ilintili olarak Boraltan Köprüsü olayı ismini sık sık duymaya başladık.Peki nedir bu Boraltan Köprüsü Olayı?.Bizde tarihin tozlu sayfalarından araştırdık ve olayın şifrelerine ulaşmaya çalıştık.Ancak araştırdıkça ortada tarihimiz ve ülkemiz adına son derece trajik bir olayın izleriyle karşılasştık.Aşağıda tarihçilerin görüşleride harmanlanarak bu olayın gerçek yönleri irdelenmeye çalışılmıştır.
ikinci Dünya Savaşı yıllarında,1941 yılının Haziran ayında, Almanya Sovyetler Birliği’ne saldırıp
bu ülkeyi işgal etmeye başladığında, Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile ilişkileri eski gibi yakın
değildi. Aksine, iki ülke arasında önemli anlaşmazlıklar vardı. Daha 1939 yılında Moskova;
Türkiye’den boğazların savunulmasında ortaklık kurulmasını, yani boğazlarda Sovyet üssünü talep etmişti bile… Bazılarının sandığının aksine, bu talep ilk kez 1945 yılında değil, daha savaşın başında yapılmıştı. Elbette Türkiye bu talebi uygun bulmayarak geri çevirmişti. Dahası; Sovyetler Birliği, daha savaşın başında Almanya ile anlaşmış; İngiltere ve Fransa ile askerî bir ittifak imzalayan Türkiye’yi de bu anlaşmadan ayrılarak, kendilerine katılmayı davet etmişti. Bu talep de reddedilmişti. Sovyetler Birliği, bu bakımdan Türkiye’yi şiddetle eleştiriyordu.
Aradan geçen zamandan sonra saldırıya uğrayan Sovyetler Birliği, Almanya ile savaşırken; Türkiye’nin kendisine karşı en azından pasif bir tutumla Almanya’yı desteklediğini ileri sürdü. Bütün savaş yılları boyunca bu iddiasından da vazgeçmedi. Diğer yandan, müttefiklerin Türkiye’yi bir an önce Almanya’ya karşı savaşa girmesi için ısrarlı taleplerinin yanında durdu. Fakat Türkiye savaşa katılmayınca, Türkiye’nin müttefik olarak kabul edilmemesi gerektiğini açıkladı. Bu aşamada da iki ülke arasındaki ilişkiler iyice soğudu.
Nihayet savaşın sonlarına doğru Alman ordusu, Sovyet topraklarını terk ederken; savaş sırasında aslında Sovyet vatandaşı olan, fakat bir şekilde Alman ordusu saflarına geçerek onların yanında savaşan pek çok kişinin âkıbeti güçleşti. Bu kişiler, vatana ihanet suçlaması ile karşılaştılar ve yakalandıklarında da idam edildiler. Bazıları Türkiye’ye kaçabildi. Fakat savaşın galibi olarak Sovyetler Birliği, Türkiye’den bu kişileri geri istedi. İddiası, bu kişilerin savaş suçlusu ve vatana ihanetten mahkûm olan kişiler olduğu yolundaydı. Bu iddianın gerçek olup olmadığı belirsizdir; fakat o sırada ABD ile İngiltere ve Fransa’yı da yanında bulan Moskova’nın bu talebi; o sırada Birleşmiş Milletler olarak adlandırılan ve Almanya ile Japonya’ya savaş ilan eden bütün ülkelerin gündemini oluşturmaktaydı. Türkiye de, 1945 yılında savaş ilân etmişti zaten. Dolayısıya o da Birleşmiş Milletler üyesi olmuştu.
Sovyetler Birliği’nin bu talebi Türkiye tarafından yerine getirildi. Aksi halde, o sırada neredeyse aralarında savaş olasılığı bulunan bu iki ülkenin ilişkilerini daha gerginleştirecek bir gelişme söz konusuydu. Moskova, talebin yerine getirilmemesini, Türkiye’nin Almanya’ya ve Alman ordusuna karşı yeni bir yardımı olarak değerlendiriyordu. Müttefiklerin ağır baskısı söz konusuydu. Bu düşünceler ışığında Türkiye, kendisine sığınan ve suçlu olarak ilân edilen kişileri Sovyetler Birliği’ne iade etti.
Bir an için düşünmek gerekir ki; Türkiye, savaş yıllarında sürekli olarak saldırıya uğrama ihtimali içindeydi. Önce Almanya’nın, ardından da Sovyetler Birliği’nin saldırısına uğramaktan hep çekindi. Nitekim 1945 yılında, daha savaş bitmeden, Moskova, Türkiye’den hem boğazlarda askerî üs ve hem de Doğu Anadolu’da toprak talebinde bulundu. Bu talepleri yerine getirilinceye kadar da Türkiye ile arasında yirmi yıldan bu yana süren dostluk ve saldırmazlık anlaşmasını fesh etti! Savaş adeta kapıda bir görünüme bürünmüştü.
Türkiye’nin güvenliğinin sağlanmadığı bir sırada; ABD başta olmak üzere bütün Batılı devletlerin Sovyetler Birliği ile birlikte davrandığı bir dönemde; Türkiye’nin tek başına bir savaşı ve belki de işgali göze alarak, Sovyetler Birliği’nin bu talebine karşı çıkarak, ona yeni bir saldırı gerekçesi vermesi elbette düşünülemezdi.
Bu bakımdan; tarihsel geçmişi ve olayları, oldukları sıradaki tarihsel gerçekliği içinde anlatmak ve anlamaya çalışmak önemlidir. Tarihçilere düşen görev; geçmişi bütün boyutlarıyla ve olabildiğince geniş bir perspektif içinde ele almaktır. Tarihsel geçmişi öğremeye çalışanlar da; bütün bu gelişmelerin içinde alınan kararların doğruluğu ve yanlışlığı konusunda kendi vicdanî kanaatlerini oluştururlar.
Boraltan Köprüsü Olayı ne kadar gerçek? Peki gerçek ne?
. “Almanya ve Japonya veya her ikisi ile harp halinde olan devletler uyruğundan memleketimizde bulunan mültecilerin, yalnız askerlik hizmetlerine mensup olanlarının, mütekabiliyet esası çerçevesinde iade edilmesi”ni konu alan bu belge, Yozgat’taki kampta tutulan asker kökenli mültecilerin Sovyetler Birliği’ne iade edilmesinin önünü açmaktaydı. 30 Temmuz 1945 tarihli yazışma da, 6 Ağustos 1945 tarihinde Sovyetler Birliği’ne iade edilen Azeri kökenli Sovyet askerlerine yönelikti.1945 yılının Şubat ayının ilk yarısında toplanan Yalta Konferansı’nın ardından Mart ayında Sovyetler Birliği Türkiye’ye bir nota verdi (19 Mart). 7 Kasım 1945 tarihinde sona erecek olan, 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Anlaşması’nı yenilemeyeceğini bildirdi. Gerekçe İkinci Dünya Savaşı sonunda ortaya çıkan yeni duruma uyum sağlamaması ve ciddi değişikliklere ihtiyaç duymasıydı. Türkiye’nin Almanya’ya karşı Müttefiklerin (Üçlerin/ABD-İngiltere-Sovyetler Birliği) yanında savaşa girmemesi, savaşın dışında kalmak için çaba harcaması ve savaş sürecinde izlediği denge politikası, savaşın dışında kalmasını sağlamıştı ama tam da bu nedenle Türkiye -savaşın tahribatından kurtulsa da-, savaşın sonunda yalnız bir ülke durumundaydı. Kazananlar arasında yer alan Sovyetler Birliği’ne karşı, ABD ve İngiltere’nin desteğini sağlaması hiç de kolay değildi. Nisan ayı başında Türkiye, Sovyetler Birliği’ne verdiği karşılık notasında yeni koşullar ışığında gelecek tekliflere açık olduğunu, bunları dikkatle ve iyi niyetle inceleceğini bildirdi. Haziran ayı başında Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov, Moskova Büyükelçisi Selim Sarper’e, bir anlaşma imzalanabilmesi için Türkiye’nin kabul etmesi mümkün olmayan şartlar ileri sürdü. Bunlar arasında Türk-Sovyet sınırında Sovyetlerin lehine değişiklikler yapılması, Boğazların ortak savunulması, Sovyetlere Türkiye’de kara ve deniz üsleri verilmesi ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesi de vardı. Türkiye, istekleri reddetti. Bunun üzerine Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Kafkasya’daki askeri birliklerini faaliyete geçirdi. Haklı olarak Doğu Avrupa ve Balkanlardaki Sovyet işgalinin benzerinin yaşanabileceği, ABD ve İngiltere’nin Türkiye’yi yalnız bırakabileceği endişesi vardı. Bun rağmen Türkiye, hem Sovyetlere direndi ve taleplerini reddetti hem de ABD ve İngiltere’yi gelişmeler konusunda bilgilendirdi. Temmuz ayında toplanan Potsdam Konferansı’nda Sovyetler Birliği, taleplerini ABD ve İngiltere’ye de iletti. İngiltere ve ABD, Türkiye’nin tam da arkasında durmadılar ve sorunların iki ülke arasındaki görüşmelerle çözülmesini istediler. Dolayısıyla Türkiye, Sovyet talepleri karşısında kısmen de olsa yalnız kalmıştı. İşte bu ortamda, Sovyet tehdidi bu kadar kendini hissettirirken ve kağıt üzerinde de olsa birlikte Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmişken, müttefik ülkelere ait asker kökenli mültecilerin mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde iade gerçekleştirilmiştir.. Nitekim Sovyetlerin karşılıklılık ilkesine uymaması üzerine de, iadelere son verilmişti.GÖNÜL ARZU EDERDİKİ HANGİ ŞART ALTINDA OLURSA OLSUN ÜLKEMİZE SIĞINAN BU İNSANLARIN ASLA TESLİM EDİLMEMELERİ GEREKTİĞİDİR.Sonuç olarak iade edilenlerin öldürülmeleri, son derece üzücüdür. Ortaya sürülecek hiçbir gerekçe yaşanan dramın büyüklüğünü ortadan kaldırmayacaktır.Görüşmek dileğiyle…..
İmsak | |||
Güneş | |||
Öğle | |||
İkindi | |||
Akşam | |||
Yatsı |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Trabzonspor | 38 | 81 |
2. Fenerbahçe | 38 | 73 |
3. Konyaspor | 38 | 68 |
4. Başakşehir | 38 | 65 |
5. Alanyaspor | 38 | 64 |
6. Beşiktaş | 38 | 59 |
7. Antalyaspor | 38 | 59 |
8. Karagümrük | 38 | 57 |
9. Adana Demirspor | 38 | 55 |
10. Sivasspor | 38 | 54 |
11. Kasımpaşa | 38 | 53 |
12. Hatayspor | 38 | 53 |
13. Galatasaray | 38 | 52 |
14. Kayserispor | 38 | 47 |
15. Gaziantep FK | 38 | 46 |
16. Giresunspor | 38 | 45 |
17. Rizespor | 38 | 36 |
18. Altay | 38 | 34 |
19. Göztepe | 38 | 28 |
20. Ö.K Yeni Malatya | 38 | 20 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Ankaragücü | 36 | 70 |
2. Ümraniye | 36 | 70 |
3. Bandırmaspor | 36 | 62 |
4. İstanbulspor | 36 | 60 |
5. Erzurumspor | 36 | 58 |
6. Eyüpspor | 36 | 57 |
7. Samsunspor | 36 | 51 |
8. Boluspor | 36 | 50 |
9. Manisa Futbol Kulübü | 36 | 49 |
10. Tuzlaspor | 36 | 49 |
11. Denizlispor | 36 | 49 |
12. Keçiörengücü | 36 | 48 |
13. Gençlerbirliği | 36 | 48 |
14. Altınordu | 36 | 45 |
15. Adanaspor | 36 | 45 |
16. Kocaelispor | 36 | 44 |
17. Bursaspor | 36 | 44 |
18. Menemen Belediyespor | 36 | 38 |
19. Balıkesirspor | 36 | 12 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. M.City | 38 | 93 |
2. Liverpool | 38 | 92 |
3. Chelsea | 38 | 74 |
4. Tottenham | 38 | 71 |
5. Arsenal | 38 | 69 |
6. M. United | 38 | 58 |
7. West Ham United | 38 | 56 |
8. Leicester City | 38 | 52 |
9. Brighton | 38 | 51 |
10. Wolverhampton Wanderers | 38 | 51 |
11. Newcastle | 38 | 49 |
12. Crystal Palace | 38 | 48 |
13. Brentford | 38 | 46 |
14. Aston Villa | 38 | 45 |
15. Southampton | 38 | 40 |
16. Everton | 38 | 39 |
17. Leeds United | 38 | 38 |
18. Burnley | 38 | 35 |
19. Watford | 38 | 23 |
20. Norwich City | 38 | 22 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Real Madrid | 38 | 86 |
2. Barcelona | 38 | 73 |
3. Atletico Madrid | 38 | 71 |
4. Sevilla | 38 | 70 |
5. Real Betis | 38 | 65 |
6. Real Sociedad | 38 | 62 |
7. Villarreal | 38 | 59 |
8. Athletic Bilbao | 38 | 55 |
9. Valencia | 38 | 48 |
10. Osasuna | 38 | 47 |
11. Celta Vigo | 38 | 46 |
12. Rayo Vallecano | 38 | 42 |
13. Elche | 38 | 42 |
14. Espanyol | 38 | 42 |
15. Getafe | 38 | 39 |
16. Mallorca | 38 | 39 |
17. Cadiz | 38 | 39 |
18. Granada | 38 | 38 |
19. Levante | 38 | 35 |
20. Deportivo Alaves | 38 | 31 |