Dostluklar vardı sonsuza dek üzerine çizik atamayacağımız. Dostluklar vardı, sırtımızı tasasız, endişesiz yaslayabildiğimiz.
Dostluklar vardı, biz yaşlandık ama hala yüreğimizde taze duran. Kaybetmedik, sahiplerini. Hala gönlümüzde yaşıyorlar.
Öyle derdi eskilerden biri; Elazığ değil, El-aziz yakışır bu memlekete. Adı gibi insanlar yaşar bu beldede. El-Azizli olmak kolay değildi, bir sorumluluğu vardı, herkesin sırtında bir yükümlüktü El-Azizli olmak. İşte o şehrin sokaklarında büyür, gelişir, ebedileşirdi.
Şimdi maziye bakarken bazen kendi vefasızlığımdan utanıyorum. O dostları arayıp sormadığım için mahcubiyet denizinde boğuluyorum.
Çünkü artık yok o eski dostluklar. Yok artık köşe başlarında fırından alınan somun ekmeği yediye bölmek.
Kırık leblebiyi on kişiye pay etmek, sonra bütün ağızların sert leblebiyi kırarken çıkardığı ses bir şarkı gibi yüreğimizde hissederdik.
O sesin nasıl olduğu önemli değildi, paylaşımın verdiği huzurun gözlerde bin güneşten daha ışıltılı olması önemliydi.
Zaten yüreğimizde silinmeyen bir köşeye yazılan da o sesin tadı da dostlukların sağlamlığıydı.
“Bende para yok, sende var mı?” sorusunun cevabında zinhar yalan yoktu. Varsa var, yoksa yoktu.
Şimdi beton yığınlarıyla örülen süslü mağaralarda oturanların dostluğu pamuk şekeri gibi değil midir? Pamuk şekerini yersin, yediğin bir şey yok. Yemiş gibi olursun.
Sokaklar bulvara dönüşünce dostluklar da pamuk şekerine benzedi.
Zaman, ah zaman… Hep senden suçu bulduk. Bozulan her şeyin günahını sana yükledik. Özür diliyorum senden zaman. Değişen sen değilsin, biziz.
Sen olduğun yerde aynı duruyorsun. Herkese aynı fırsatları hala sunuyorsun. Fakat biz çoook değiştir çok.
Değişmemiz dostlukların azalmasından belli değil mi?
Bakkalda leblebi alırken bile tereddütle bakıyoruz. “Acaba kandırıldık mı? Aldığımız leblebi mi? “ diye tereddüt ediyoruz.
Dostluklar bozuldu ama eski dostluklar hala tapusu bizde. Ne sattık, ne satıldık. Fakat çok az kaldık. Tükeniyoruz tek tek. Toprağa düşüyoruz bir bir.
Elimde olsa eski dostluklar müzesi kurardım. Belki yeniler uğrar bakar imrenirdi. Ne bileyim belki imrenerek onlar da ölmeyecek dostlukları geri getirilerdi.
El-Aziz dostlukları can çekişmesin, çünkü El-Aziz adını ölmeyecek dostluklar üzerine kurdu. Yoksa Harput’ta kalırdı, aşağı mezraya neden insindi ki.
Selam olsun eski dostlara. Ölenler, kalanlar fark etmez. Dostlar ölmez sadece vefat eder.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.