ESKİ HARPUT'TA RAMAZAN (5)

Tesbih Namazı

Resûl-i Ekrem (S.A.V.)’in, amcası Hz. Abbas’a tesbih namazını tavsiye etmesi ve mümkünse her gün, değilse her cuma yahut ayda, yılda bir veya hiç değilse hayatta bir defa kılınmasını tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, “Teṭavvuʿ”, 14; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 190)

Bu tavsiye gereği Harput’ta tesbih namazı her Ramazan ayında Kadir Gecesi’nde teravih namazından veya arife günü yatsı namazından sonra cemaatle kılınırdı. Hiç değilse yılda bir veya hayatta bir bu namazı kılmak isteyenler, kadir gecesi teravihten sonra dağılmaz veya arife günü tesbih namazı kılınan camiyi doldururlardı.

Lihye-i Saadetin (Sakal-ı Şerif) Açılması

Kadir ve arife günlerinin özelliklerinden birisini de camilerde bulunan Lihye-i Saadetin merasimle açılıp halka ziyaret ettirilmesi teşkil ederdi. Harput Camilerinde iki Lihye-i Saadet vardı, bunlardan birisi Sarahatun, diğeri ise Kurşunlu camisindeydi. Sarahatun camiindeki Kadir gecelerine tesadüf eden günlerde, Kurşunlu camiindeki ise arife günleri açılır ve bu açılışlar çok azametli ve heyecanlı olurdu. Aynı günlerde Sarahatun camiinde minberin solunda bulunan dolabın yeşil çuha örtüsü, öyle bir örtü ki, üzerinde Harput'un meşhur âlim ve fadıl Hacı Abdülhamid Hamdi Efendi’nin (1830-1902) yazdığı şu nefis kıt'a sarı ipekle işlenmiş ve yıllar boyunca rengini ve zarafetini kaybetmemiştir.

Olma isyanınla nevmid-i şefaat Hamdiya,

Et nigâh-ı mafhar’ül-kevneyni celbe ihtimam.

Mûy-i anber bûy-i pak-i lihya-i gül nükhetin,

Kıl ziyaret şevkile gel et salât ile selâm.

Bu örtü, Büyük Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi (1810-1904) tarafından bizzat açılınca, cemaat bir an evvel ziyaret için hücuma başlardı. Bunun önüne geçmek için başta Hacı Hıdırzade, Hacı Hafız, Polis Hafız ve Hüseyinikli oğlu Şükrü bey gibi güçlü kuvvetli insanlar başta oldukları halde 15 - 20 kişi kollarını birbirine kenetleyerek bir zincir teşkil eder, ziyaretçileri tek tek pencere tarafımdan zincirin içine alır ve minberin yanından çıkarılırdı, buna rağmen hücum bir dalga halinde saatlerce devam ederdi.

Sarahatun camiindeki Lihye-i Saadetin anahtarı. Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi’de, Kurşunlu Camiindeki ise Efendigillerden Hacı Abdülhamid Hamdi Efendi de bulunurdu. Bu münasebetle Lihye-i Saadet, sandukasından çıkarılıp birbiri üzerine sarılmış olan 40 - 50 kat bohçanın açılmasıyla bir cam kutu içinde bulunan Lihye-i saadeti Beyzade Efendi elleri arasına alır, evvelâ kendisi üç defa öper, sonra yanındaki zevata ziyaret ettirir ve sonra cemaata dönerek ziyaret ettirmeğe başlar ve sonuna kadar bir cansız bir varlık gibi bulunduğu noktadan ayrılmaz ve elleri arasındaki Lihye-i Saadeti kimseye vermezdi. Ancak ziyaret esnasında Hacı Abdülhamit Efendi orada bulunursa ziyaretin yarısında ona verirdi.

Kurşunlu Camideki Lihye-i Saadet de Hacı Abdülhamid Hamdi Efendi (1830-1902) tarafından açılır, ziyaret ettirilirdi. Hacı Abdülhamid Hamdi Efendi cılız, zayıf ve dayanaksız olduğundan o, sırasıyla yanındaki büyüklere verir, onları da bu şerefli hizmetten mahrum bırakmazdı.

Bu ziyaret esnasında halkı coşturan ve heyecana getiren en önemli olay da: Güzel ve gür sesli hafızların ya minbere çıkarak minberde veya müezzin mahfilinde ayakta olarak şu naat-ı şeriflerin ayrı ayrı kimseler tarafından okunuşlarıydı. Bunlardan Galip Dede, Fuzuli ve Nabi’nin eşsiz naat-ı şerifini minberde Hacı Mamo okurdu. Güzel ve Davudi bir sese sahip olan Hacı Mamo, özellikle Nabi’nin

Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ'dır bu

Nazargâh-ı İlâhî'dir Makâm-ı Mustafâ'dır bu

diye başlıyan na't-ı şerifi okuduğu zaman, Allah Allah sedaları camiin büyük kubbesini çınlatır, bütün bir cemaati heyecana getirmeğe kâfi gelir ve cemaati hüngür hüngür ağlatırdı. Okunan bu naatlar cemaat üzerinde derin ve aksi tesirler meydana getirirdi. Bununla beraber bu topluluk, Lihye-i Saadetin bulunduğu dolap kapısının açılma dakikalarından başlayarak, ziyaret müddetince ve kapı tekrar kapatılarak kilitleninceye kadar ayakta hürmetkâr ve yüksek sesle hep bir ağızdan tekbir ve salât-ü selâm getirir. Ziyaret sona erince yine ayni merasimle Lihye-i Saadetin cam kutusu kıymetli kumaşlardan yapılmış kırk bohçaya birer birer sarılarak ihtiramla yerine konulur, kapısı kilitlenir ve cemaat da dağılırdı.

Üçüncü bir Lihye-i Saadet de, büyük Hacı Mehmet Efendinin konağında vardı ki, bu da aynı günlerde açılır, konu komşu toplulukları tarafından ziyaret edilirdi. Bu Lihye-i Saadet daha sonraları Ulu camiye verilmiştir.

Merkez camilerinden olan Meydan Camisi çarşı içinde olduğundan cemaati çoktu. Bu camide Küçük Hacı Şirin Hoca ve daha sonra Hocazade hafız Mustafa Efendi (1841-1915) imam ve hatibiydi. Ramazanda Hacı Şirin Hoca hatimle namaz kıldırır, Kurra Hoca ise ikindiden sonra mukabele okurdu.

Kâmilzâde Hafız Tevfik Efendi (1845-1909) bütün Ramazanlarda Sarahatun camiinde ikindi, namazlarından sonra sol taraf birinci büyük direğin dibine konulan kürsüde, tamam bir cüz mukabele okur ve etrafına yüzlerce dinleyiciyi toplar, cami tıklım tıklım dolar, halkın takdir ve hayranlığını üzerine toplardı.

Sarahatun camiindeki ikindi sonu mukabelesini babasında sonra devam ettiren Hafız Osman’ın sesinin güzelliği usul ve makamlara gerçekten aşina olduğundan sahifeler arasında makamdan makama geçerek okuduğu mukabele büyük bir huşu ve zevkle dinlenirdi.

Çile, Sülûk ve İtikâf

Çile, sülük ve itikâf, manevi bir arınmadır.

Ramazanda bir kısım tarikat mensupları Ramazandaki on gün evvel başlamak ve otuzuncu günü akşamına kadar kırk gün devam etmek suretiyle evini, ailesini terk ederek ve bütün dünya işleriyle ilgisini keserek camilerde Sülûk/Çile, bir kısmı da Ramazanın yirminci gününden başlamak üzere arife günü akşamına kadar on gün olmak üzere de itikâfa girerlerdi. Gerek sülük, gerekse itikâfa giren kimseler camiye güneş doğmadan girer ve son günlerde de güneş battıktan sonra çıkarlardı. Çile ve itikâfa girenler, az yer, az uyur, gerektiği zaman az konuşur ve çok ibadet ederler.

Hazret-i Peygamberin Medine-i Münevvere ye hicretinin ikinci senesinde orucun farz kılınması üzerine, Hazret-i Peygamber bu tarihten İtibaren ömürlerinin sonuna kadar 9 defa olmak üzere her Ramazan itikâfa girmiş, itikâf sünnet olmuştur.

Bunlar Camilerin içinde ve duvarları boyunca kemer aralıklarına beyaz perdeler gererek husule gelen hücrelere girer, gece gündüz dünyadan tecerrüt etmiş gibi ibâdet eder, çile çekerlerdi. Beraberlerinde camiye götürdükleri eşya: Bir halı seccade veya bir ufak minder, bir battaniye veya hafif bir yorgan, bir yastık, bir su testisi, bir abdest ibriği, bir çift nalından ibaretti. Sahur ve akşam yemekleri evlerinden kalaylı sefertasları veya küçük zembiller içerisinde kendilerine gönderilirdi.

Bu minval üzerine Çileye girenlerin çoğunluğunu Nakşibendî şeyhi Beyzade Hacı Ali Rıza Efendinin halifeleri ve müritleri teşkil ederdi. Bunların sayısı çoğaldığı zamanlarda Meydan, ikinci olarak da Alacalı camilerde ve bir iki kişiye tahsis ettirildiği zamanlarda ise Sarahatun'da çileye girerlerdi. Son zamanlarda İmam Şeyh Osman Bedreddin Efendi de bir kaç müridini Ulu camide itikâfa sokmuştu.

Çilelerini dolduran bu zevat, arife günü ikindi namazından sonra yakınları tarafından camilerden alınır, o akşam evlerine veyahut yine bunlar tarafından kendi evlerinde hazırlattıkları iftar sofralarına götürülür, elleri öpülür, duaları alınırdı. Hakikaten bu çile, onları daha munis, daha samimi, daha mütevazı, etraflarına ve insanlara karşı daha şefkatli, çehrelerini daha nurlu bir hâle sokardı.

Rahmet ve bereketin sembolü olan Ramazan ayına ait geleneklerimizi unutmamak ve onları ilelebet yaşatmak biz Müslümanların tabii görevidir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Süleyman Yapıcı - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket İstikrar Değişim Hizmet Elazığlılar Siz seçime nasıl gideceksiniz?
Tüm anketler