'Emek olmadan yemek olmaz'

Elazığ'ın müzik çevrelerince tanınmış enstrüman yapım ustası Mustafa Tunç, sabır ve özen gerektiren mesleğinin inceliklerini okuyucularımızla paylaştı.

RÖPORTAJ: GÖKÇE KARAGÖZ KAHRAMAN

Onları farklı şekil ve ebatta görmek mümkün. Her biri duygu dünyamızı harekete geçirir, bizleri alıp bir yerlere götürür. Bazıları masumdur, bazıları hırçın… Sesi deli dalgaları coşturur sahibinin ellerinde. Bazıları muzip bir çocuk gibidir. Ancak hepsi duygu yüklüdür. İcracının ellerinde doyumsuz bir sohbete dönüşür.

Enstrümanlardan bahsediyoruz. Bir enstrümanın yapım hikayesini hiç düşündünüz mü? Meraklıları için sizleri ustasıyla buluşturduk.

Mustafa Tunç, enstrümanların dilinden anlıyor. Tunç, Elazığ'ın müzik çevrelerince tanınmış enstrüman yapım ustası. Aynı zamanda ustalığı ilimiz sınırlarını da aşmış. Tunç ile enstrüman yapım yolculuğuna çıkıyoruz.

-Enstrüman yapımına nasıl başladınız? Hikayenizi kısaca anlatır mısınız?

Öncelikle ziyaretinizden dolayı sizlere teşekkür ederim. hoşgeldiniz.

1994 yılında Elazığ Endüstri Meslek Lisesinde okurken arkadaşım Fatih Yalçınkaya’nın tavsiyesi ile Elazığ Musuki Konsevatuvarı Halk Oyunları şubesine kursiyer olarak başladım. Mezun olduktan sonra dernek ekibine oyuncu olarak katıldım. Lise bitmiş Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okuluna başlamıştım. Gündüz okula akşamlarıda dernek ve okul ekibinde çalışmalara başlamıştım. Bir gün ekip arkadaşım Özgür Hakan Ulaş kırılan bağlamasını varlığından bile haberdar olmadığım Naci Sönmez hocamın başkanlığı döneminde kurulmuş olan enstürman yapım şubesinde Mehmet Erüst ile birlikte tamir etmeye çalıştıgını görünce; ''siz ne anlarsız saz yapmadan'' diye dalga geçince ''çok bilisen sen yap'' deyip sazı elime tutuşturup gitmişlerdi. Yapabilir miyim? diye düşünürken inatlada olsa yapacam dedim kendi kendime ve başladım. Araştırarak teknik konuları öğrendim, uyguladım ve bitirdim. Saz ilk alındığı gün gibi olmuştu. Bende şaşırmıştım ama olmuştu. Atölyeyi temizleyip toparladım ve kilitleyip anahtarı dernek başkanı Nihat Kazazoğlu hocama teslim etmeye gittim.Beni uzaktan gözlemleyen Nihat hocam ''gadanalam o anahtar artık sende kalsın, tamirleri artık sen yapacaksın'' dedi. Böylece başlamış olduğum enstürman tamiratına ve imalatla devam ettim. Askerlik görevimide Bando Kademe Bölümünde yaptım. Bu süre içerisinde üflemeli enstürmanların tamirat ve bakımları konusunda eğitim aldım. Örneğin; saksafon, klarnet, yan fülüt, trompet vb.. 2006 yılında dernek yönetimi ile yaşadığımız sorunlar nedeni ile yollarımız ayrıldı.

Tunç Müzik adı ile kendi atölyemi kurdum ve halen Elazığ ve çevre illerdeki müzisyenlere elimden geldiğince enstürman ve aksesuar ihtiyaçlarını, arıza ve bakımlarını yapmaya çalışıyorum.

-Birçok enstrüman ellerinizde şekillenerek, sahiplerini buluyor.Bu kadar farklı enstrüman yapımıyla uğraşmanız zor olmuyor mu? Yani her enstrüman birbirinden farklı ve kendine özel. Sonuçta her enstrüman farklı bir özen istiyor.

Zor tabiki bir atasözü varya ''Emek olmadan yemek olmaz'' aynen öyle bizim iş. Farklı enstürmanlarla uğraşıyorum doğru ama benim için bütün enstürmanlar aynı hepsinin farklı yapıda karakterde olmasına rağmen büyük çoğunluğunun ağaçtan imal edilmesi, kısaca tekne, kapak, klavye, burgu klavyesi, burgu ve tel belli bir düzene göre bir araya getirilip birleştirilince enstrüman ortaya çıkıyor.Bunların herhangi birindeki aksaklık arızaya sebep oluyor. Çok dikkatli, sabırlı ve özenerek çalışmak gerekiyor.

Ayrıca hep araştırmacı olmak ve yenilikleri takip etmek de gerekiyor. Örneğin; klarnet aksesuarları her geçen gün farklı bir modelle karşımıza geliyor. Özellikle klarnet beki yani diğer adıyla ağızlık her klarnet icracısının hep arayış içinde olduğu ve klarnetin en önemli parçasıdır.Tonunu, ses rengini ve kalitesini etkileyen bu parça çok uçuk fiyatlarla satılıyor. Bende kendimce uzun bir çalışma sonucu üretimini yapmayı başardım. Yöremiz tavrına uygun klarnet beklerini daha ucuz ve kaliteli olarak Tunç Müzik markası ile üretmekteyim. Yakında Klarnet Barili ve Kalak ta üretmeyi düşünüyorum.

-Enstrümanları yaparken bir anlamda onlara ruh veriyorsunuz. Bağlama, davul, ud, klarnet, keman, kanun, kemane... aklıma gelenler. Örneğin; bu enstrümanlar içinde yer alan udu ele alalım. Yapım aşamalarını anlatabilir misiniz?

İlk önce ağaçları çok iyi tanımak gerekir. Her ağacın farklı bir yapısı ve karakteri vardır. Hangi ağacı nerede kullanacağınızı bilmek gerekir. Belki deli bu dersiniz ama ağaçlarla dokunarak hissederek konuşur; ondan sonra nerede kullanacağıma karar veririm.

Ud yapımını kısaca anlatayım.

Tekne kalıbı hazırlanır. Yıllandırılmış sert karakterli budaksız ve kaliteli ağaçtan yaprak diye tabir ettiğimiz dilimler belli bir kalınlıkta biçilerek su içerisinde bekletilir ve daha sonra ısıtılan eğimli ütüye sarılarak kurutulur.Yay şeklini alan dilimler teker teker tıraşlanarak kalıp üzerinde birleştirilir.Teknemiz bir armudun yarısı şeklini alır. Kapak Ladin agacından yaklaşık 1,5- 2 mm kalınlığında iki parçadan oluşur ve altı tam iki yarım balkon Ladin kapağa yapıştırılır.Klavye burguluk sırası ile tekneye monte edilir. Alt ve üst eşik kafesler, mızrap yatağı, zımpara işlemi, cila, burgular tel takılınca udumuzun akordu yapılır ve artık icraya hazırdır.

-Enstrüman yapımının yanısıra onların bakım ve onarımıyla da ilgileniyorsunuz. Bakım ve onarım işi, enstrüman yapmak kadar uğraştırıyor mu sizi?

Evet bakım ve onarımda yapıyorum.En çok zamanıda onarım alıyor.Yenisini yapmak gerçekten daha rahat. Bir udun tesviyesi çok zaman almaz ama bir bağlama tesviyesi bazen iki üç gün sürebiliyor. Klarnet, yan flüt bakım ve ayarları ise çok dikkat ve sabır istiyor. Bir piyanonun bakımı ise başlıbaşına bir emek.En zor olanı ise bütün müzisyenler hemen sazım bitsinde alayım istiyor.

-Peki bir enstrümanın yapımı ortalama kaç gün ya da kaç ay sürüyor?

Yapım işi enstürmanına göre degişiyor Bağlama bir hafta bazen on gün, ud on gün, keman bir ay veya kırk gün ama kesin olarak bir zaman söylemek doğru olmaz. İnsanın moral ve motivasyonuna göre değişiyor. Bazen bir günlük iş aylar alırken bir aylık iş bir haftada bitiyor.

-Sizin aynı zamanda Halk oyunları eğitmenliğinizde var. Diğer yandan bu dalda Türk Halk Oyunları Federasyonu'ndan aldığınız jüri üyeliğiniz olduğunu biliyoruz. Bu alanda da çalışmalarınız devam ediyor mu?

Halk oyunları eğitmenliğine ilimiz Halk Eğitim Merkezi bünyesinde devam ediyorum. Bu alanda gerçekleştirdiğim birçok ilk var. Zaman ve imkanım olursa yeni çalışmalarımda olacak.

-İlimiz halk oyunları alanında birçok yarışmaya katılıyor. Örneğin; Çayda Çıra oyunumuzu bilmeyen yoktur. İlimizin ve halk oyunlarımızın tanıtımı açısından yapılan organizasyonlar var mı? Sizin özellikle içinde bulunduğunuz bir organizasyon oldu mu?

Halk oyunları demişken yakın zamanda hakkın rahmetine kavuşan klarnet üstadı Mehmet Şerif Çaça agabeyimizi anmadan geçemeyeceğim. İlimiz halk oyunları ve mahalli müziğine eşsiz katkıları olmuştur.

İlimiz halk oyunlarını tanıtımı konusunda maalesef kim bişeyler yapmaya çalışsa hemen önü kesiliyor. Eğitmen arkadaş gece gündüz fedakarca çalışmış ortaya bir şeyler çıkarmış. Takdir edenden çok eleştiren var. Eleştiriyi yapan hayatı boyunca bir öğrenci yetiştirmiş olsa tamam diyecem. Eleştirininde bir ölçüsü edebi olmalı bence.

İlimizde halk oyunları ve eğitmenlerimize gerçek manada sahip çıkan halk eğitim merkezi müdürlüğümüz ve kültürel derneklerde olmasa oyunlarımızda unutulup, bunların yerine oynanması daha kolay olan Bingöl ve Diyarbakır oyunları yerleşecek ve bizler bakakalacağız.

Bu vesileyle halk oyunlarımıza sahip çıkan Halk egitim merkezi müdürümüz Kazım Atıcı, müdür yardımcısı Hamdi Öztürk hocalarıma, dernek ve kulüp başkanlarına, bu faaliyetin okulları bünyesinde yapılmasına imkan veren okul müdürlerine ve bir rehber öğretmen, terapist,arkadaş,kardeş,ağabey gibi edebiyle terbiyesiyle örnek davranışlarıyla mahalli kültürümüzü yeni nesillere taşıyan ve hizmetkarı olan halk oyunları usta öğreticisi arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.

Ayrıca yöremiz halk oyunlarının aslına uygun olarak oynanması içinde çeşitli müzik ve alan araştırması yapan bir gurubumuz var.Belirli zamanlarda bir araya gelip değerlendirme yapıyoruz. Çalışmalarımızı tamamlayınca bütün Elazığ halk oyunları sevdalılarıyla paylaşacağız.

-Enstrüman yapımına meraklı genç arkadaşlarımıza önerileriniz neler? Meslek edinme adına bu alanda çalışmalar yapmalarını tavsiye eder misiniz?

Bu alanda yetişmek isteyenlere rehberlik etmeye hazırım.Benim gibi ustası öğreteni olmadan çok zor olur.Tavsiye olarak konservatuvar çalgı yapım bölümünü okumalarını tavsiye ederim.

-Son olarak unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşmanızı istesek. Elbette biriktirdiğiniz birçok anı vardır. Hangisini anlatırdınız?

Unutamadığım bir anımı anlatayım. Burada ismi geçen agabeylerimin hoş görüsünden emin olduğum için isimlerinide vereceğim. 1998 yılında Elazığ Musuki Konservatuvarı Derneği olarak korist, solist müzisyen ve halk oyunları ekibi ile birlikte Antalya’da düzenlenen Elazığlılar gecesine gitmek üzere hazırlık yapıyorduk.Dernek başkanımız Nihat Kazazoğlu beni çağırdı; “Gadanalam Kapalı Çarşı’da iki poşet çökelek aldım onu buraya getir’’ dedi. Bende gidip getirdim. yaklaşık 10 kilo kadar vardı. Bir ara orada bulunan arkadaşlardan birinin çökeleği bir legen içerisine koyup, maydanos pul biber katarak yoğurduğunu gördüm. Daha sonra derneğin arka sokağındaki fırına götürdük. iki arkadaş Patile (gözleme) olacağını söyledi. “Ne olacak bu kadar patile’’ dedim arkadaşıma. O da’’ taziye falan vardır’’ dedi. Hazırlıklar tamamlanmış yaklaşık 40 kişi yola çıkmıştık. Sivas Gürün’de ilk molamızı su kenarında yeşillik bir yerde verdik.Acıkmıştık, otobüsün bagajı açıldı ve birkaç kasa patile ve kola dağıtıldı.Ortamın havasından olsa gerek iyi gitmişti.Tekrar yola çıktık, ikinci molada da kola patile, üçüncü molada kola patile yenildi.Sabah dördüncü molayı Akseki civarında nehir kenarında bir tesiste vermiştik.Herkes etrafa bakınırken Metin çağlar hocam bana seslenerek, ‘’Mustafa çabuk bagajın anahtarını getir’’ dedi. Açtık bagajı kasa kasa patileleri nehire attık. Kenarda izlemeye başladık.Başkan geldi ve bagajı açtı ama patileler orada değildi.Bitmiş dedi. Hemen peşinden de ‘’bak bitirmişsiz bide hoş olmamış deyidiz’’.Bulunduğumuz yerde birer sıcak çorba içmiştik.Tadını,lezzetini anlatamam.Tabi o kadar patileden sonra bize öyle de gelmiş olabilir. Ancak, derneklerin kısıtlı imkanlarla bu tür faaliyetleri yaptığını unutmamak lazım. Nihat hocamı 2006 yılında kurduğum ve başkanlığınıda yaptığım Elazığ Halk Oyunları Gençlik ve Spor Kulübü Derneği’nin 80 kişilik topluluğunu halk oyunları yarışmasına götürünce anladım.Ama ben patile yaptırmadım. Nihat hocamın ellerinden öpüyorum.

06 Eki 2016 - 21:56 - Kültür-Sanat

Mahreç   Kültür-Sanat


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.