ATATÜRK VE CUMHURİYET

YÜZ sene Önce…

Adına “Hasta Adam” dedikleri bir ülke vardı.

Kendi ülkesinde sersefil yaşıyor, bir vilayetinden başka bir vilayetine gidebilmek için işgal kuvvetlerinden izin alınması gerekiyordu.

Nitekim Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919 günü müttefik işgal orduları namına hareket eden İngiltere'nin Karadeniz Ordusu kumandanı General Milen, Harbiye Nazırı Şakir Paşa'ya bir mektup gönderir. Mektupta şöyle denilmektedir.

"Devletlû Efendim Hazretleri,

Dokuzuncu Ordunun bir teşkilat icabı olarak lağvedildiği anlaşılmış iken Dokuzuncu Ordu'dan bir müfettişin bu orduya mensup bir heyetle Sivas'a gitmeleri hayretimize mucip olmuştur. Bu konuda bilgilendirilmemiz gerekmektedir. Bu hususta kendimi sorumlu gördüğümden bu heyetin Sivas'a ne maksatla gittiklerinin bildirilmesi istirham ederim” deniliyordu.

İşte Koca bir imparatorluğun geldiği son nokta buydu. (*)

Mustafa Kemal Atatürk Dolmabahçe’deki ofisinde çalışıyordu. Yaveri içeri girdi Atatürk’e “Paşam geldiler” dedi.

Atatürk büyük bir üzüntü içerisinde yerinden kalkıp pencereye geldi dışarıda İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunan askerleri sevinç naraları atarak şyehri turluyorlardı.

Düşman gemileri rıhtımda demirlenmiş güvertesindeki askerler

çılgınca eyleniyorlardı..

Atatürk yaverine baktı “Üzülme çocuk geldikleri gibi giderler” dedi.

Şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp sağlıklı bir şekilde düşünelim.

Ya gitmeselerdi?

Halimiz nice olurdu?

Isparta’nın bir köyünde doğup büyüyen Çoban Sülo,

Her cumhuriyet bayramında ya kulağı ağrıyan yâda burnu akan Abdullah Gül,

Atatürk’ten “İki Ayyaş” diye bahseden Rize’de tornacı ustasının oğlu Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilir,

Cumhuriyete reklam arası diyen o zavallı kadın Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olabilir miydi?

Cumhuriyet kurulmasaydı arımız, namusumuz ne olur, adımız Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olabilir miydi?

Demek ki biz “Her şeyimizi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e onu da Yüce Allah’a borçluyuz”

Mustafa Kemal Atatürk’ümüz 28 Ekim 1923 günü Çankaya’da “Efendiler yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz” dedi.

Bu deyişle ülkemiz üzerindeki bütün kara bulutlar dağılmış yerine güneşin ve istikbalin aydınlattığı yep yeni günler başlamıştı.

Nitekim 29 Ekim 1923 tarihinde bu söylem hayata geçirilmiş ve cumhuriyetimiz ilan edilmişti.

Karakterinde “Hür yaşama, ulusunu hür yaşatma, yaşadığı zamana damgasını vurma’ özelliği bulunan Mustafa Kemal Atatürk genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı oldu.”

İşte o zamanlarda;

Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyordu.

Doktor sayımız 337 idi.

Sağlık memuru 434 idi.

Ebe sayısı 136 idi.

Pek az şehirde eczane vardı.

Salgın hastalıklar insanlarımızı kasıp kavuruyordu.

Üç milyon insanımız trahomlu idi.

Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde, Bit ciddi bir sorundu.

Nüfusumuzun yarısı hastaydı…

Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyordu.

Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe idi.

Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyorduk.

Kiremiti bile ithal ediyorduk.

Bir İngiliz çivisine bile muhtaç durumdaydık.

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde vardı.

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408 idi.

Ülkenin yeniden kurulması gerekiyordu.

İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok azdı.

Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutulabiliyordu.

Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyordu. (**)

İşte o Atatürk böyle bir durumda gecesini gündüzüne kattı.

Okuma seferberliği başlattı,

Yurdun dört bir yanını demir ağlarla ördü.

Yağ yumurta satarak Osmanlı’nın 450 milyon dolar borcunu ödedi.

Her bölgede Sanayimizi geliştiren fabrikalar kurdu. Yüzlerce bacası tünen fabrikalar kuruldu.

Uçak bile üretebiliyorduk.

Bilim adamlarımız aşı bile bulmuştu.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdi.

Eşit vatandaşlık ilkesini getirdi.

Yollar köprüler, yapıldı. Hastaneler kuruldu okullar açıldı.

Yeniden bir Türkiye inşa edildi.

Bütün dünyanın hayranlığını kazanan o dünya lideri 5 Bin kitap okumuş geometri kitabı dâhil 14 kitap yazmıştır.

Hasta yatağından kalkıp Hatay’ı vatan toprağına dâhil etmiştir.

Bütün bunlar cumhuriyetin ve o cumhuriyeti bizlere altın tepsi içerisinde sunan Dünya lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eseriydi.

Can bulduk ruh bulduk, okuryazar olduk.

Dahası kula kul olmaktan çıktık.

Hür ve bağımsız olduk.

Ezanlarımız okundu minarelerimizde, bayraklarımız dalgalandı gönderimizde.

VE…

Biz bu gün bu kutlu cumhuriyetin YÜZÜNCÜ yıldönümünü kutlama şerefine nail oluyoruz.

Her kula nasip olmaz böyle bir onur.

Bu onur, bu şeref yeterde artar bize.

Yaşasın cumhuriyetimiz,

Kalplerimizde gönüllerimizde dünya durdukça yaşasın MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜMÜZ.

(*) Cemal Kutay’ın Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadelesi eserinden.

(**) Atatürk’ün İnönü’ye yazdığı tarihi mektuptan.

NOT: Sevgili okurlarım ben tarihçi değilim onun için sürçü lisan eyledikse affedin bu duygular benim yüreğimde yer alan duygulardır. En büyük bayramınız kutlu, mutlu ve mübarek olsun. M.Ş. B.

 

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mehmet Şükrü Baş - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.