İsrail'in Filistin topraklarında yıllardır süregelen işgali sonucu yapmış olduğu ve düzenli şekilde tekrarladığı haksız fiillerin uluslararası ceza hukukunda hangi konumda olduğunun, hangi suç tiplerini oluşturduğunun hukuki değerlendirmesini elimden geldiğince yapmaya çalışacağım.
1- İnsancıl Hukuk
Uluslararası ceza hukukunda insancıl hukuk kavramı önemlidir. İnsancıl hukuk çatışma anında savaşın nasıl yürütülmesi gerektiğine ait kuralları düzenler. Buna göre insancıl hukuk savaş veya silahlı çatışma durumlarının etkilerini sınırlandırmak amacıyla insanlara yapılması gerekli olan asgari davranış ve yardıma dair kurallar bütününü içeren hukuk kuralıdır.
2- Uluslararası Suçlar
İnsancıl hukuk ile uluslararası ceza hukukunun birleştikleri nokta, insancıl hukukun bazı ihlallerinin aynı zamanda da savaş suçu olarak kabulüdür. Uluslararası suçlar, uluslararası toplumun huzurunu düzenini bozan ve uluslararası toplumu bir bütün olarak mağdur eden eylemlerdir. Uluslararası suç ikiye ayrılmaktadır. Birincisi Uluslararası Hukuk suçları, ikincisi ise diğer uluslararası suçlardır. Uluslararası Hukuk suçları şahsi cezai sorumluluğu doğuran ve devletler hukukunun tamamen ihlali nedeniyle suç sayılan eylemlerin bütünüdür. Bu suçun kovuşturmasını ise doğrudan Uluslararası Ceza Mahkemeleri gerçekleştirir. Uluslararası suçların ikinci kategorisi olan diğer suçlar ise temel uluslararası suçlar dışında kalan fakat uluslararası sınırı aşan birçok devletin ulusal hukuku çiğneyen ve başka ülkeler üzerinde de etki doğuran suçlardır.
3-) Uluslararası Savaş Suçlarının Maddi ve Manevi Unsurları
Uluslararası savaş suçlarının hukuki yapılarına baktığımızda kusurlu irade ile işlenen fiil olarak tanımlandığı, suçun maddi ve manevi olmak üzere iki kurucu unsurdan oluştuğu kabul edilir. Suçun maddi unsuru, hareket ve netice ile bunlar arasındaki illiyetten oluşur. Buna göre yapılan hareketten suçun neticesinin doğması gerekmektedir. Burada hareket ile netice arasında bir sebep-sonuç ilişkisi vardır. Manevi unsur ise suçun nitelendirilmesi için failin eylemi isteyerek yapmasıdır. Failin kanunda belirlenmiş suç tipine uygun olarak hareket etmesi ve suçu isteyerek işlemesi gerekir. Failin bilinçli olarak ya da görmezden gelerek mağdurlara bir insanlık trajedisi yaşatıyor olduğunu bilmesi gerekmektedir. Burada bilmek ve istemek kavramları karşımıza çıkmaktadır. Yani failin insanlığa karşı bir suç veya savaş suçunu, davranışının oluşturacağı maddi sonuçları bilerek ve isteyerek söz konusu fiilleri işlemek suretiyle gerçekleştirdiği iddiası öne sürülür. Gerçekleştirilen bu ihlalin vicdan sahibi tüm insanları şoka uğratacak bir suç niteliği taşıması gerekir. Yalnızca bir ülke adına değil de tüm uluslararası kamuoyunu rencide edici bir olayın gerçekleştiğinin göstergeleri bulunmalıdır. Bu sebeple davranışların, ulusal hukuk kapsamında değil savaş suçu olarak değerlendirilerek uluslararası platformlarda ele alınmalıdır.
4- Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail ve Filistin Olaylarındaki Yargı Yetkisi
Uluslararası Ceza Mahkemesi, günümüzde var olan çatışmaları durdurmak ve uluslararası barışı mevcut kılmak, gelecekte oluşacak suç unsuru taşıyan eylemleri önceden engellemek amacıyla kurulmuştur. Ad Hoc mahkemeler tarafından bırakılan eksiklerin tamamlanmasını sağlama gayesindedir. Ad Hoc mahkemeler, kalıcı olmayan, belirli bir suç üzerine eğilen mahkemelerdir. Bu mahkemelere; Nürnberg Mahkemesi, eski Yugoslavya yahut Ruanda Mahkemeleri örnek olarak gösterilebilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi, uluslar üstünde bir mahkeme değildir. Mahkeme anlaşma temelli ve uluslararası bir yargısal kurum olarak düşünülmüş ve sözleşmeye katılan devletlerin ulusal hukuk sistemlerini üstün tutmuştur İsrail BM üyesi olduğu için ve Filistin de BM gözlemci üyesi olması hasebiyle taraf devletlerden sayılmaktadır. Bu ülkeler arasında oluşan olayların, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yetkisi içerisine girdiği söylenebilir. Mahkemenin yargı yetkisinin en önemli özelliği, ulusal yargı yetkisinin yerde almamasıdır. Yani bu mahkeme, ulusal mahkemelere göre ikinci konumdadır. Devletler mahkemenin yetkisine giren bir uyuşmazlık hakkında yargı yetkilerini kullanmak istedikleri takdirde bunu serbestçe yapabileceklerdir. Statüye bakacak olursak, statüye taraf olan her devlet mahkemenin yargı yetkisini kabul etmiş sayılır. Yargı yetkisinin kabulü için ayrıca bir işleme ya da irade beyanına gerek bulunmamaktadır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisinin doğması için suç teşkil ettiği iddia edilen fiilin, ya statüye taraf olan devletin ülkesinde ya da statüye taraf devletin vatandaşı tarafından işlenmiş olması gerekmektedir. İsrail'in Filistin topraklarında yaptığı haksız eylemlere bu noktadan bakıldığında, hem üye İsrail'in haksız fiilleri nedeniyle hem de bu fiillerin gözlemci üye Filistin’in topraklarında gerçekleşmesi nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisine girdiği söylenebilir.
Mahkeme ilk olarak Roma Tüzüğü’nü uygulayacaktır. Mahkeme önündeki dava, Roma Tüzüğü kapsamında çözümlenemezse ilgili uluslararası anlaşmalar ve uluslararası hukukun kural ve prensipleri, örf ve adeti uygulanacaktır. Dava bu yöntem ile de çözümlenemez ise mahkeme hukukun genel prensipleri ile normalde yargı yetkisine sahip devletlerin milli hukuklarını uygulayabilir.
5- Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Yargı Yetkisine Giren Suçlar
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisine giren suçların dört kategoride toplandığı görülmektedir. Bunlar; soykırım suçu, insanlık aleyhine suçlar, saldırı suçu ve savaş suçlarıdır.
a) Soykırım Suçu
Soykırım suçu; milli, etnik, ırka dayalı veya dini bir kitlenin bireylerinin, o kitlenin kısmen veya tamamen yok edilmesi amacıyla öldürülmesi, maddi ve manevi vücut bütünlüklerine zarar verilmesi, kitlenin çoğalmasının engellenmesi, kitlenin yaşam şartlarına o kitlenin ortadan kalkmasına neden olacak şekilde müdahale edilmesi veya kitlenin çocuklarının zorla başka bir kitleye aktarılması gibi hareketler ile oluşur. Roma Statüsü’nün 6. maddesine göre mahkeme bu suçun faillerini yargılama yetkisine sahiptir.
b) İnsanlık Aleyhine İşlenen Suçlar
İnsanlık aleyhine işlenen suçlar ise Roma statüsünü 7. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre adam öldürme, yok etme, köleleştirme, işkence yapma ve ırza tecavüz gibi fiiller, bilinçli olarak geniş çaplı ve sistematik bir şekilde herhangi bir sivil topluma yönetilirse insanlık aleyhine suç teşkil eder. İsrail'in düzenli yıkıcı saldırılar gerçekleştirerek özellikle Filistinli çocukları, kadınları, yaşlıları öldürmesi, insanlık suçu işlediğini göstermektedir.
c) Saldırı Suçu
Saldırı suçu ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 4414 sayılı kararı ile kabul ettiği Saldırının Tanımı Belgesini 1'inci maddesinde; bir devlete başka bir devletin egemenliğine, ülke bütünlüğüne veya siyasal bağımsızlığına karşı ya da Birleşmiş Milletler anlaşmasına aykırı herhangi bir biçimde silahlı kuvvet kullanılması saldırı olarak nitelendirilmektedir. Saldırı fiili, kuvvete başvurma hakkını ortadan kaldıran ve günümüzde uygulanan Uluslararası Hukuk çerçevesinde barışa, uluslararası güvenli aykırı olan fiili oluşturmaktadır. İsrail'in Filistin topraklarını işgal edip ülke bütünlüğünü ve siyasi bağımsızlığını bozması, saldırı suçu işlediğini göstermektedir.
d)Savaş Suçu
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisine giren diğer suç tipi ise savaş suçlarıdır. Günümüzde silahlı çatışmalar, uluslararası ve uluslararası olmayan çatışmalar şekilde ikiye ayrılmıştır. Bu ayrımın yanı sıra uluslararası silahlı çatışmalar da kendi arasında devletlerarası silahlı çatışmalar ile uluslararası seviyeye ulaşmış silahlı çatışmalar olarak ikiye ayrılır. Her iki kategoride Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 2'nci maddesinde düzenlenmiştir. Bir devletin hükümetine karşı silahlı mücadele veren güçlere savaşan statüsü tanınması durumunda ve bir iç savaşta yabancı devletlerin de silahlı çatışmalara katıldığı durumlarda uluslararası seviyeye ulaşmış silahlı çatışmanın varlığı kabul edilir. Buna karşılık self determinasyon hakkına dayanarak bağımsızlığını kazanmak üzere yürütülen, ulusal bağımsızlık savaşı adı da verilen silahlı çatışmaların statüsü tartışmalıdır. Böyle bir mücadelenin self determinasyon hakkının ilkesi çerçevesinde gerçekleştiğinin kabulü için sömürge altında bir toplumun olması gerektiği düşünülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, İsrail'in Filistin topraklarını adım adım işgal ettiği düşünüldüğünde, Filistin tarafından yapılan mücadelenin aynı zamanda serf determinasyon hakkına dayanarak bağımsızlığını kazanma çabası, Filistin halkı tarafından verilen meşru bir bağımsızlık savaşı olarak da değerlendirilebilir.
aa) Roma Statüsü’nde Sayılanlardan Bazıları
Savaş suçlarının nitelendirilmesinde önemli olan uluslararası kabul görmüş statülerdir. Bu statülerde, hangi fiillerin silahlı çatışmalarda savaş hukuku ve örf adet hukuk kurallarını ihlal ettiği belirlenmiştir. Örneğin Roma statüsüne göre, savaş suçu teşkil edilen eylemlerden bazıları şunlardır: Bu eylemleri anlatırken aynı zamanda İsrail'in, Filistin topraklarında gerçekleştirdiği hangi eylemlerin savaş suçu niteliğinde olduğuna değinmeye çalışacağım.
aaa) Zehirli silah, gaz ya da gereksiz acıya neden olan silah kullanma, askeri gereklilikle bağdaşmayan nitelikte şehirlerin, kasabaların ve köylerin yok edilmesi, savunmasız kasaba, köy ve yerleştirelim yeri ve binalara saldırılması, bombalanması, dini, hayır, eğitim, sanat ve bilimlere adanmış kurumlara, tarihi yerler ve bilim sanat eserlerine zarar verilmesi, yok edilmesi veya el koyulması savaş suçlarını oluşturur. Bununla birlikte sivil nüfusa ya da çatışmalarda doğrudan yer almayan sivil bireylere karşı kasten saldırı yöneltmek de savaş suçunu oluşturmaktadır. İsrail'in Filistin'e yapmış olduğu saldırılara bakılırsa, özellikle sivil nüfusa yönelik olduğu görülecektir. İsrail'in yapmış olduğu hareketler, genellikle sivillere yönelik olduğu için Roma Statüsü uyarınca savaş suçunu oluşturmaktadır.
bbb) Uluslararası silahlı çatışma hukuku uyarınca, siviller veya sivil hedeflere tanınan korumaya kazanmış olmaları şartıyla Birleşmiş Milletler şartı uyarınca insancıl yardım ya da barış gücü operasyonuna katılan personel, tesisat, malzeme birimleri ya da araçlara karşı kasten saldırı yöneltmek, savaş suçu olarak tanımlanmaktadır. Yine korunan kişilere saldırı yöneltmek de Roma statüsünde yasaklanmıştır, savaş suçu olarak sayılmıştır. İsrail'in mülteci kamplarına, hastanelere, ambulans araçlarına, sağlık personellerine saldırdığı düşünüldüğünde, bu anlamda savaş suçu işlediği görülmektedir.
ccc) Elde edileceği umulan somut ve doğrudan genel askeri faydaya göre açıkça aşırılık teşkil edecek şekilde tesadüfi hayat kaybına ve sivillere zarara ve sivil hedeflere tahribat ya da doğal çevrede geniş çaplı, uzun süreli ve ağır tahribata yol açacağı bilinen bir saldırıyı kasten başlatmak da savaş suçu sayılmaktadır. İsrail'in Filistin topraklarında yaptığı, özellikle Gazze'de yaptığı saldırılara bakıldığında, bu saldırıların şiddeti ile oluşturduğu tahribatın ulaşmak istenen fayda ile karşılaştırıldığında aşırılık teşkil ettiği görülmektedir. Bu yönüyle de İsrail’in savaş suçu işlediği görülmektedir.
ddd) Savunmasız olan, askeri hedef olmayan şehir, köy ve meskenler ve binalara her ne surette olursa olsun saldırmak ve bombalamak da savaş suçlarından bir diğeridir. İsrail'in özellikle Gazze'de yaptığı bütün saldırılar, sivillerin yaşadığı binalara yöneliktir. İsrail’in sivil yerleşim alanlarını, mahalleleri yok ettiği dikkate alındığında savaş suçu işlediği açıkça görülmektedir.
eee) Askeri Hedef olmaları şartıyla dine, eğitime, sanata ve insani amaçlara tahsis edilmiş binalara, tarihi anıtlara, hastanelere, hasta ile yararların toplandığı yerlere kasten saldırı yöneltmek de savaş suçudur. İsrail'in özellikle Filistin'deki hastaneleri, camileri, okulları vurduğu görülmektedir. İsrail’in tüm bu haksız saldırılarının Roma statüsü açısından savaş suçu oluşturduğu görülmektedir.
fff) Düşman ulusa ya da orduya ait bireyleri haince öldürmek ve yaralamak, bir başka savaş suçudur. Bu hükümde yer alan haince öldürmek fiilinin, uluslararası örf adet kurallarına göre sadakatsizlik oluşturduğu kabul edilir. Dolayısıyla yapılan haince hareketler de Roma Statüsü anlamında savaş suçu olarak görülmüştür.
ggg) Hiç kimse hayatta bırakılmayacağını ilan etmek de savaş suçudur. İsrail yetkililerine bakıldığında, Gazze’den ayrılmayanların terörist sayılacağını, Gazze’deki herkesi kadın, çocuk, yaşlı demeden öldüreceklerini, hatta hayvanlarını dahi sağ bırakmayacaklarını ifade ettikleri görülmektedir. Bu durum da İsrail’in savaş suçu işlediğini göstermektedir.
hhh) Savaş zaruriyetleri mutlak olarak gerektirmedikçe düşman mülkiyetinin imha edilmesi ve bu mallara el konulması bir savaş suçudur. İsrail'in Filistin topraklarını işgal edip onların mallarını alması bu bağlamda savaş suçunu oluşturmaktadır.
iii) Zehir veya zehirli silahların kullanılması, boğucu, zehirli nitelikte gazların, benzeri sıvı ve malzemelerin kullanılması, çekirdeği tam kapatmayan ve yararak ayrılan mermiler gibi insan vücuduna kolayca giren ve vücutta parçalanan mermilerin kullanılması, gereksiz yaralanmaya ve ıstıraba yol açan silahların kullanılması, insanoğluna hakaret eder nitelikte küçük düşürücü davranışların yapılması şeklindeki hareketlerin hepsi Roma Statüsü’nde savaş suçu olarak tanımlanmaktadır. İsrail’in kullanmış olduğu fosfor bombalarına, mermilere ve bombalara bakıldığında savaş suçu işlediği görülmektedir.
jjj) Irza geçme, cinsel köleleştirme, fahişeliğe zorlama, hamileliğe zorlama, kısırlaştırmaya zorlama veya Cenevre sözleşmelerini ciddi şekilde ihlal eden diğer cinsel şiddet çeşitlerine başvurulması da savaş suçu niteliğindedir. Bu anlamda özellikle Doğu Türkistan’da Çin'in yaptığı politikalara bakıldığında bunların da savaş suçunu oluşturan bir başka durum olduğu görülmektedir. Roma statüsüne bahsedilen savaşlar suçlarından bir kısmı bunlardır.
bb) Cenevre Sözleşmesi’nde Sayılanlardan Bazıları
Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 3. maddesinde savaş suçu ihlalleri bulunmaktadır. Bunlar da yine savaş suçunu oluşturmaktadır. Yaşam hakkına ve kişiye karşı şiddet, özellikle her türlü öldürme, sakat bırakma, zalimane muamele ve işkence, insan onuruna hakaret eden, aşağılayan ve küçük düşürücü davranışlar, rehin alma, kanuna dayalı ve gerekliliği genel kabul görmüş hukuksal güvencelere sahip olağan bir mahkeme kararı olmadan cezalandırma ve infaz gibi ihlaller savaş suçunu oluşturmaktadır.
cc) Uluslararası Örf ve Adet Kurallarında Sayılanlardan Bazıları
aaa) Bu statülerin dışında uluslararası nitelikte sayılan veya sayılmayan çatışmalara uygulanabilen örf, adet ve bazı kurallar söz konusudur. Bu kurallar ihlal edilirse, savaş suçu oluşacaktır. Buna göre sivil nüfusa ya da çalışmalarda doğrudan yer almayan sivillere karşı kasten saldırı yöneltmek, binalara, malzemelere tıbbi birimlere ve ulaşım araçlarına karşı kasten saldırı yöneltmek savaş suçudur. İsrail'in özellikle ambulanslara ve ambulansların geçeceği yollara saldırması düşünüldüğünde, savaş suçu işlediği görülmektedir.
bbb) Uluslararası Silah Çatışma Hukuku uyarınca sivillere ya da sivil hedeflere tanınan korumaya hak kazanmış olanlara, insancıl yardım ve barış gücü operasyonuna katılan personellere karşı kasten saldırı yöneltmek de savaş suçu sayılmaktadır. İsrail'in mültecilere mülteci kamplarına, yardım amacıyla görev yapan gruplara yönelik saldırıları da savaş suçunu oluşturmaktadır.
ccc) Askeri hedef olmamaları şartıyla dine, eğitime, sanata, bilime ve insani amaçlara tahsis edilmiş binalara, anıtlara, hastanelere yapılan saldırılar, ırza geçme, cinsel esaret, zorla fahişelik, hamile bırakma, kısırlaştırma şeklindeki hareketler de savaş suçunu oluşturur. Sayılan bu fiiller, uluslararası savaş hukuku anlamında, örf ve adet niteliğinde de sayılmıştır. Birçoğu statülerde de sayılmıştır. Bu gibi ihlaller savaş suçu oluşturmaktadır.
e) Sonuç Olarak
Uluslararası bir çatışma söz konusu olmasa dahi silahlı çatışma seviyesine ulaşılması halinde yine bu kurallar uygulanacaktır. Fakat ayaklanma bir kerelik şiddet hareketleri ve benzer nitelikteki eylemlerde bu hükümler uygulanmayacaktır. İsrail'in düzenli olarak Filistin'e saldırılar gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, İsrail'in ve İsrail yöneticilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması gerektiği görülmektedir
f) Yargılama Usulü
Roma statüsü olayların mahkeme önüne üç farklı şekilde gelebileceğini belirtmektedir. Mahkeme Savcısı, mahkemenin söz konusu suçu ya da bireyleri yargılama yetkisi varsa mağdur ya da ailesini de içerecek şekilde, herhangi bir kaynaktan gelen bilgiye dayanarak işlenmiş bir ya da birden fazla suçun söz konusu olduğu bir durum hakkında soruşturma başlatılabilir. Savcı resen veya ilgili kişilerin başvurusuyla soruşturmayı başlatabilecektir. Roma Statüsünü onaylayan devletler, mahkeme yargılama yetkisine haizse işlenen bir veya birden fazla suçun olduğu bir durumun soruşturulması için savcıdan talepte bulunabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, işlenen suçun bir veya birden fazla olduğu bir durumu soruşturması için savcıdan talepte bulunabilir. Bununla birlikte bu durumların her birinde bir soruşturma açılıp açılmayacağına, soruşturma üzerinde temellenen hukuki olaya bağlı olarak bir davanın açılıp açılmayacağına karar vermek devletlerin ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin değil, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin savcısının takdirine bağlıdır. Savcılığın vereceği karara karşı itiraz da mümkündür. Mahkeme kararlarına karşı itiraz ve istinaf yolu da bulunmaktadır. Bahsetmiş olduğum tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, İsrail'in Filistin topraklarında işlediği fiillerin, insanlığa karşı suçları, saldırı suçunu ve savaş suçlarını oluşturduğu görülmektedir. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğim başvuru yollarından herhangi biri üzerine savcı tarafından soruşturma başlatılabilir. İsrail Devleti ve İsrail yöneticileri, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanabilecektir.
Kaynaklar:
Çetin, M., “Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye’nin Durumu”, Ankara Barosu Dergisi, Y. 68, S. 2010/3.
Ünal, Ş., Uluslararası Hukuk, Yetkin, Ankara 2005.
Qasim S. O., Savaş Suçları ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, Yüksek Lisans Tezi, Doğu Akdeniz Üniversitesi Şubat 2014.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.