SAYGI MI İSTİSMAR MI?

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde uzun süreden beri hizmete devam eden Harput Diyanet Eğitim Merkezi, geçtiğimiz yıllarda yıkılarak yerine resmi adı Elazığ Harput Dini İhtisas Merkezi, halk arasındaki adıyla Diyanet Külliyesi olarak geçtiğimiz yıl hizmete girmişti.

Tam kurslar başlayacakken şubat depremleri olmuş ve bu merkez, başta Malatya olmak üzere birçok depremzedeye uzun süre çok nezih bir ev sahipliği yapmıştı.

Bir gazetenin haberiyle bu merkezin eski adının Hafız Abdullah Nazırlı Eğitim Merkezi olduğunu, Diyanetin de yenilenen formatı ve değişen eğitim vasfı sebebiyle yeni binanın adının Elazığ Harput Dini İhtisas Merkezi olarak yazılmasının ardından Nazırlı ailesinden Vehbi Nazırlı’nın tepkisi üzerine öğrendik.

Bu şehirde bu kadar yıldır yaşıyoruz ve gazetecilik yapıyoruz, Harput’taki Diyanet Eğitim Merkezi’nin adının Hafız Abdullah Nazırlı Eğitim Merkezi olduğunu yeni öğreniyoruz.

Geçmişte bu ismin verilmesini kim önerdi, kim resmîleştirdi ve kayıtlara böyle nasıl geçti bilmiyoruz ama benim gibi birçok Elazığlının bu isimden çok da haberi yoktu.

Aslında Diyanet Eğitim Merkezi’nin adının önüne başka bir ismin konulmasına hiç de gerek yoktu.

Harput başlı başına bir maneviyat merkezi, bir evliyalar beldesi ve sayısız manevi önder ve zatların metfun bulunduğu bir beldeydi.

Merhum Hafız Abdullah Nazırlı Efendi elbette bu şehrin manevi hamurunu yoğuran son dönem değerlerinden biriydi ama kendisi gibi onlarca zat da manevi hizmetlerde bulunmuş binlerce insanın hayatına dokunmuştu bu şehirde.

Bu konu epey su götürür belki ama bizim asıl dikkat çekmek istediğimiz mesele Diyanet’in yıllar sonra da olsa bir yanlışı düzeltmesi karşısında aileden Vehbi Nazırlı’nın buna tepki göstermesi ve Diyanet’i hedef alması.

Halk arasında zaten hiç bilinmeyen ve kullanılmayan ve sadece resmi yazışmalarda kurum adı olarak geçen bir ismin,  ülkenin değişik bölgelerinde aynı tür hizmeti veren kurumlarla birlikle Diyanet Dini İhtisas Merkezi olarak kullanılması ve başına “Harput” gibi baştan aşağı maneviyat ve mukaddesat kokan bir ismin getirilmesi doğru bir davranış olmuştur.

Kaldı ki merhum Hafız Abdullah Nazırlı Efendinin böylesi adlandırmalara ne ihtiyacı ne de müracaatı vardı.

Kendisinin gütmediği isim davasını aileden sadece bir kişinin gütmesi ve bunun kırgınlığını ifade etmesi, tüm ailenin de sorun yaptığı bir konu mudur bilmeyiz ama bu sitem ve tepkinin özellikle bir üçüncü kişiyi zor durumda bırakacağı kesin.

Bu olay karşısında vatandaşın kafasına takılan soru da şu: “Bu tepki, saygı mı, yoksa merhum Hafız Abdullah Nazırı Efendi’nin manevi şahsiyetini istismar mı?”