50 yıl öncesi Türkiye’yi; o dönemi yaşayanlar iyi bilirler.
Sonraki nesil de o dönemlerde yaşanılanları eski Türk filmlerinde görmüşlerdir.
O Türk filmlerindeki sahneleri gören şimdiki neslin bireyleri de zaten inanmazlar, film değil mi, abartmışlar deyip geçerler.
Özellikle kırsaldakilerin çektikleri sıkıntılar anlatılır gibi değildi.
Devlet vardı ama o kırsallara uğramazdı.
Ağaçtan telefon direkleri vardı, kimi kırsallarda bu ağaçlar elektrik iletim hattı olarak da kullanılırdı.
Bir kırsalda bir sıkıntı olduğu zaman vatandaş muhtara bildirir, muhtar ilçeye gider kaymakamlıktaki birimlere bildirir, kaymakamlıktaki birimler de o sıkıntıyı çözene kadar muhtar her fırsatta İlçeye gider bizim iş ne oldu diye sorardı.
Bu gidiş gelişler bazen ayları bulurdu da yine çözüme kavuşmazdı.
Kolay şeyler mi bu muhtar, derlerdi.
Bir sürü yazışmalar var, genel müdürlüğe yazıyoruz, genel müdürlük daire başkanlarına iletiyor, Genel Müdürün işi başından aşkın olduğu için Genel Müdür Yardımcılarına iletiliyor onların da masaları zaten yığınla evrak dolu.
Bazen öyle hikayeler anlatırlardı ki, küçücük bir işin çözümü için İlçe Kaymakamı ilgili Bakana yazmanın kahramanlık hikayeleriyle avuturdu kendini.
Belgegeçerler henüz gelmediği yıllardı.
Bürokrasi fax geçme yerine sözde işi telgraf çekerek hallederdi.
Kasıla kasıla da; “Muhtar sen ne zannediyorsun, kaymakam bey bizzat kendisi telgraf çekti bakana” diye havalarını basarlardı da o minnacık işin çözümü yine de ayları bulurdu.
Bazen de çözülmezdi vatandaş o sorun ve sıkıntıyla yaşamaya alışırdı.
Aradan yıllar geçti, Türkiye çağ atladı.
Resmi kurumların neredeyse tümünde Türkiye Yüzyılı baskılı afişler her yeri süslemiş.
Yeni bir yüzyılı idrak ediyoruz ama eski yüz yılın başlangıçlarındaki ilkelliklerle…
Eskiye rahmet okutan ilkellik ve vurdumduymazlıklarla…
Eski yüzyılın başlarında yokluk vardı, teknolojik sıkıntılar vardı, iletişim kurmada sıkıntılar yaşanıyordu.
Devletin kurumları bile bir üst mercii ile iletişim kurmaya kalksa PTT’ye numara verip bağlanması için saatlerce beklerlerdi.
Bazen de hatlar karışırdı da bürokratlar sinir olurlardı.
Öyle olunca da işler sarpa sarar devreye siyasiler girer o bürokratın adeta içinden geçerlerdi.
Şimdi öyle değil, 2024’de girmeye ramak var.
Teknolojik altyapılardaki gelişmişlikleri bırak, bürokrasi yapay zeka ile sorunları çözmede yarışabilecek seviyede.
Ellerinin altında her türlü imkan var.
Gönülleri istese sorunların çözümü için ışık hızı mesabesinde iletişim kurabilecek imkanlara sahipler.
Tabi gönülleri istese…
Gelelim mevzuya…
Elazığ’ın en güzel İlçelerinden biri olan Sivrice’de minnacık bir problem var ama liyakatsiz ve iş bilmezler yüzünden İlçe halkı isyan noktasına gelmiş.
Devlet Demir Yolları hattının üzerinde bir hemzemin geçit söz konusu.
Kurulu olan elektronik sistem bir buçuk aydan beridir arıza vermiş ve arızayı giderecek bir babayiğit bürokrat bulunamıyor.
Vatandaş gerekli her yere müracaatta bulunmuş ama hak getire.
Alarm zamanlı zamansız bir çalıyor bir daha da susmak bilmiyor.
Hemzemin geçide yaklaşan sürücüler şaşkınlık içerisinde trenin geçmesini bekliyor ama sağdan soldan seyir halinde olan bir demiryolu aracı olmayışı sinirlerini bozuyor.
Birçok sürücü nasıl olsa arızalı, tren falan geçmez deyip hayati riski göze alarak hemzemin geçidi kullanmak zorunda kalıyorlar.
Geçidin bulunduğu lokasyonda ikamet edenler veryansın ediyorlar.
Alarm sesi hız kesmeden aralıksız çalıyor ve insanların akıl sağlığına bozacak gibi oluyor.
Sabahın erken saatlerinde ötmeye başlayan alarmı ne yazık ki devletin ilgili ve yetkili birimleri duymuyor ya da duymazdan geliyor.
Duymazdan geldikleri gibi vatandaşın şikayetlerini de görmezden geliyor olacaklar ki sorun haftalardır devam ediyor.
Vatandaşın biri sirenin çaldığı video kaydını gönderdiğinde saat sabahın 09’u gibiydi.
Kahvaltımı yaptım ofise geçtim, görüntüyü haber merkezine ilettim.
Haber yapıldı, okunmaya başladı, Sivrice’den haberi okuyanlar arayıp alarmın hala çaldığını söylediğinde ben bu köşeyi yazıyordum ve saat: 14:06 idi.
Sivrice’de alarm var, ne zamana kadar ötecek bilmiyoruz.
Eski yüzyılın başlangıcında imkansızlıklardan dolayı bürokrasinin çözemediği problemlerde siyasiler devreye girer ve oradaki bürokratın adeta içinden geçerlerdi.
Yeni yüzyılda imkanlar var ama sorunlara duyarlı ve liyakatli bürokrat ne yazık ki yok.
Dolayısıyla siyasilerin el atması gereken bir durum yaşanıyor Sivrice’de.
Sivriceli bir Milletvekilimiz var: Sayın Prof. Dr. Erol Keleş…
Sayın hocam lütfen siz bir el atın.
Hatta bırakın el atmayı vurun masaya yumruğunuzu.
DDY yetkililerinin masasına mı, Kaymakamlığın masasına mı, nereye vurursanız vurun, ama vurun.
Gözünüzü seveyim Sayın Hocam video kaydını buraya bıraktım izlerseniz nasıl vuracağınızı bilirsiniz zaten.
Bir ilçede bir alarmın kulakları tırmalayarak çalması ne demek biliyor musunuz?
Tehlike geliyor demek.
Rehaveti bir tarafa bırakın demek.
Vurdumduymazlığı bir kenara atın da vatandaşı bu çileden kurtarın demek.
Her şeye rağmen alarmın ne demek istediğini anlamıyorsanız, siyasinin biri çıkacak ve yumruğu suratınıza çakacak demek.
Öyle ya anlayana sivrisinek saz anlamayana: balyoz gibi yumruk.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.