MESELE BU KADAR BASİT!

Yaşanan depremin üzerinden neredeyse 25 gün geçti.

Herkes büyük bir şok yaşadı ama Milli Eğitimin yaşadığı şok bir türlü atlatılamadı.

Atlatılmış olsaydı sömestri tatilinden sonra birçok formül bulunur ve öğrenciler bir taraftan Psikososyal Destek dersleri alırken, diğer taraftan da geleceklerini tayin edecek sınavlara aralıksız hazırlanabilirlerdi.

Olmadı, akledemediler. Onun için de herhangi bir formül bulamadılar.

Depremin hazırlıksız yakaladığı bahanesine sığındılar.

Sanki depremin; “Bak ben geliyorum, hazırlığınızı yapın yoksa yakar yıkarım” deme gibi bir huyu varmış da biz bilmiyormuşuz.

Kaldı ki Naci Görür hoca yıllardır bas basbağırıyordu gelecek diye.

Neyse mevzuu o değil.

Mevzuu, Özel Okulların öğrenci kaybetme kaygısıyla ara formül bulup Milli Eğitimde ahbap çavuş ilişkilerini devreye sokarak okullarını açık tutma çabaları.

Kılıfına uydurdular, fırsat eşitliği bahanesiyle diğer illerdeki öğrencilerle Elazığ’daki öğrencilerin aynı fırsatları yakalamaları adına eğitime devam edelim dediler ve okullarını açtılar.

Okulların açılmasıyla gerçek fırsat eşitliğinden yana olan devlet okullarında okuyan öğrenci velileri bu karara ötekileştirme dedi ve kamu baskısı oluşturdu.

Basının da gündeme alarak ilgilileri uyarması Sayın Valinin talimatıyla Milli Eğitimi yanlış kararından döndürdü ve özel okullara gereğinin yapılmasını emretti.

An itibariyle Özel Okullar tıpkı devlet okulları gibi 24 Şubat tarihine kadar açılmayacak.

Zaten açılan okullar fırsat eşitliğine inanarak ders falan da işlemiyorlardı.

Tabi bu bazı özel okul sahiplerinin ziyadesiyle üzülmelerine neden oldu ama yapacak bir şey yok.

Bazı kurum sahiplerinin karizmaları da yerle bir oldu. Bunun da önemi yok çünkü şehir yerle bir.

Yerle bir olan şehrin sorunlarını bir kenara bırakıp fırsat eşitliği bahanesiyle milli eğitim yetkililerine talimatlar yağdırarak rakiplerinize milli eğitim üzerindeki gücünüzü göstermeye çalışırsanız netice kiraz bahçesi olur.

Bu işler öyle özel okul yöneticileri ve Milli Eğitim yetkilileriyle bir Özel Okulda bir araya gelerek koltukta yaygın oturup Milli Eğitim yetkilisinin size hitaben; “Abi bu konuda siz ne düşünüyorsunuz demesine benzemez.”

Milli Eğitim Kurumu bu konuda bir düşünceye sahip değil de özel bir kurum sahibinin düşüncesiyle hareket ederse orada samimiyet de yoktur, ciddiyet de.

Zaten samimiyet ve ciddiyet olmuş olsa idi, bir taraftan deprem yaraları sarılırken diğer taraftan Milli Eğitim özel okul sahiplerini kendisi anında toplar ve; “Kardeşim gün bu gündür. Depremde hasar görmeyen Özel Okullarımız binalarını açacaklar ve sadece kendi öğrencilerine değil şehirdeki tüm 8. ve 12. sınıf öğrencilerine kesintisiz eğitim verecektir.” derlerdi.

Diyemediler ne yazık ki, yapamadılar da…

*

Şimdi eğitimciler bu konuda bölük pörçük, kurum sahipleri açalım diyor, kurumdaki öğretmenler tam tersini, çünkü kurum sahiplerinin samimiyetlerine güvenmiyorlar.

Samimi olsalardı Final Okullarının yaptığını yaparak Sayın İbrahim Taşel’i örnek alırlardı diyorlar.

Doğru, Sayın Taşel’i örnek almış olsalardı kendileri de kazanırlardı şehir de.

Öğrencilerimiz de fırsat eşitliğini yakalamış olurdu.

Hani bizde bir söz vardır: “Ekmeği ekmekçiye ver beş kuruş da fazla ver” diye. 

Mesele burada işte gerçek eğitimcinin yapması gerekeni yine gerçek bir eğitimci yaptı: Sayın İbrahim Taşel…

Kendi sosyal medya sayfasından da duyurdu: “Elazığ Depreminde zarar gören ailelerimizin çocuklarından 8. ve 12. Sınıf öğrencileri, Gazi Caddesindeki Final Özel Öğretim Kursunda misafir öğrenci olarak istedikleri sürece derse girebileceklerdir.”

Dikkatinizi çekti mi; burada iki ayrı kavram var: MİSAFİR ve DEPREMDE ZARAR GÖREN AİLELERİN ÇOCUKLARI…

Yani Final Eğitim Kurumlarının öğrencileri değil, Elazığ genelindeki tüm 8. ve 12. sınıf öğrencileri misafir olarak Final Özel Öğretim Kursunda eğitim alabilirler diyor. Üstelik süresiz.

Alın işte size çözüm; servis sorunu yok, taşıma problemi yok, Psikososyal Destek aldatmacası yok, öğrencileri istismar yok.

Sadece samimiyet ve dert edinme var.

Kurs Merkezi şehir merkezinde olduğu için tüm 8. ve 12. sınıf öğrencileri bu gerçek fırsat eşitliğinden faydalanacaklar.

Sayın Taşel Hocamızı yürekten kutluyoruz.

Niye kutluyoruz biliyor musunuz; Sayın Taşel aynı zamanda yıkılan Elazığ Ortaokulunu da kendileri yapıp devlete hediye edecekler.

Bir taraftan yıkılan okulların yerine yeni okul yap, diğer taraftan merkezdeki okulunu kendi öğrencilerinin dışındaki öğrencilerin de öğretimine sun…

Kalite tesadüf değil işte…