Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan İslam Ansiklopedisine göre Kureyş kafilesinin önde gelen isimlerinden biri olan Ebu Talip Peygamberimizin babası Abdullah ile aynı anne babadandır. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip ölümünden önce, sekiz yaşında olan torunu Muhammed'in bakımını ve himayesini kendisine vasiyet etmiştir. Ebû Tâlib yaşadığı çevrede önde gelen, sözü dinlenen, saygı duyulan bir kimse olup himayesini üstlendiği yeğeni Muhammed'in üzerine titrer, onu çok sever, uğurlu olduğuna inanır ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı. Hatta seyahatlerinde bile yanından ayırmazdı. Nitekim onu himayesine aldığı ilk yıllarda bir kafile ile birlikte ticaret amacıyla Suriye'ye gitmeye karar verdiği zaman henüz on iki yaşlarında olan yeğenini de ısrarlı talebi üzerine yanına almıştı. Kaynakların ittifakla verdikleri bilgilere göre, ticaret kervanı Suriye topraklarındaki Busrâ'da konaklayınca rahip Bahîrâ, Ebû Tâlib'e, yeğeninin gönderileceği İncil'de vaad edilen peygamber olduğunu, çocuğu iyi koruması gerektiğini söylemiş, bunun üzerine Ebû Tâlib Şam'a gitmekten vazgeçip süratle Mekke'ye dönmüştü. Peygamberimiz İslamiyet’i yaymaya başladığı yıllarda, Ebû Tâlib, yeğeni Muhammed ile kendi oğlu Ali'nin gizlice namaz kıldıklarını öğrendi. Kendisini İslam’a davet eden yeğenine atalarının dinini bırakamayacağını söyledi. Ancak ömrünün sonuna kadar yeğenini müşriklere karşı savundu korudu. Nitekim Hz. Peygamber Mekkelileri açıkça İslâm dinine çağırmaya başladığı ve putları terk etmelerini istediği zaman ona muhalefet eden ve Muhammed'i kendilerine teslim etmesini isteyen müşriklere karşı durdu, Hz. Peygamber'i onlara kesinlikle teslim etmeyeceğini söyledi. Hz. Peygamber'i ve Müslümanları himaye konusunda son derece cesur davranan Ebû Tâlib, Resûl-i Ekrem'in İslâmiyet'i kabul etmesi yolundaki ısrarlı tekliflerini hep cevapsız bırakmıştı. Hatta ölümünden önce, Hz. Peygamber amcasından hiç değilse son nefesinde kelime-i şehâdet getirerek şefaate nâil olmasını rica etmişti. Ebû Tâlib ise müşriklerin, ölüm korkusundan dolayı Müslüman olduğunu ileri sürerek kendisiyle alay edebileceklerini söyleyerek onlara karşı küçük düşmek istemediğini belirtmiş ve Resûl-i Ekrem'in teklifine olumlu cevap vermemişti.
................................................................................................................................
Şimdi şu ana kadar yazılanları bir kez daha baştan sona okuyalım. Bir kez yetmez, birkaç kez yüksek sesle, satır satır okuyalım. Bir yandan erkenden kaybettiği babasının, annesinin, dedesinin yerine koyduğu amcası var, yani dünyada sahip olduğu tek ailesi. Öte yandan kendisine İslam’ı yaysın diye Allah tarafından Peygamberlik görevi verilmiş. Ama gel gelelim ki, o çok sevdiği amcası anlattığı dine girmiyor... O ne yapıyor? Sadece üzülüyor.... “Benim senin gibi bir amcam yok artık, seni akrabalıktan çıkardım” demiyor. Ya da başında durmadan konuşarak “cehenneme gideceksin, cehenneme gideceksin” diye baskı uygulamıyor. “Sen bana inanmazsan, seni sevmem” demiyor. Hatta ve hatta çocukluğunda olduğu gibi dini yayma mücadelesinde bile, yine amcasına koşuyor, yine ona akıl danışıyor yine onun himayesine giriyor. Öldüğü yıl o kadar hüzünleniyor ki, o yıla hüzün yılı deniliyor...
Hani içimizde birileri var, hem de çokça.... Bu birileri ailelerine, arkadaşlarına, çevrelerine sözüm ona İslam’ı anlatma görevi yükleniyorlar ya! Hatta öyle çok yükleniyorlar ki Peygamber makamını aşıp, kendilerini dinlemeyenleri hayatlarından çıkarıp atıyorlar. Hayatları olsa iyi, bazen dinden çıkardıkları oluyor, o yetki kendilerindeymişçesine.... Baskıcılığı tebliğ zannederler bu şahıslar. Bu baskılarla da sevdirmeyip nefret ettirirler, haberleri yoktur. Ha bildiniz mi o kişileri?
Eee, hani Peygamber örnek alalım diye gönderilmişti. İşimize gelmedi mi? Onun gibi sevmek, O’nun gibi saymak, O’nun gibi hoşgörülü olmak işimize gelmedi mi? Yetmezmiş gibi baskıcılığımıza, ötekileştirmelerimize, dışlamalarımıza sürekli O’nu bahane göstermekten hiç mi, hiç utanıp sıkılmıyoruz. O sevmiş yahu, sevmiş. İnanmayan amcasını kırmadan, dökmeden öyle yürekten öyle olduğu gibi kabullenerek sevmiş ki... Onun için çok üzülmüş, çok ağlamış ama yine de sevmiş, sevmiş, sevmiş...
Biz de sevsek ya! Olmaz mı? Hem belki seversek, yani Muhammed’in anlattığı dine inanmayan amcası Ebu Talip’i sevdiği gibi seversek, belki o zaman hayatının baharındaki Enes’ler ölmez....Yanlış mıyım? Hadi kalın SAĞLICAKLA, ama en çok SAYGIYLA, HOŞGÖRÜYLE ve de SEVGİYLE...
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(4)hıdır gençer - kaleminize sağlık. işte bu.
Nevin Çelik - Sağ olun var olun!
Ebru Albayrak - Çok güzel, kalemine sağlık. Olduğu gibi sevmek birini.
Mustafa Mehmet - Hz Ali Amcasinin oglu ve damadi,bugün SIa ve sunni diye ayrilmakta.Ömer Akrabasi olmadigi Halde,Hz Ali Ömerden
Sonra gösterilmis.Ne hadislerde var ya da
Kutsal kitabimiz Kuran da
Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.