Bayramlar neşe ve sevinçlerin paylaşıldığı müstesna günler olup kültürümüzün ayrılmaz bir parçasıdır. Bayramları bayram tadında geçirebiliyor muyuz? Bu soruya içtenlikle ‘’Evet’’ diyemiyorum.
Bayram günleri, camilerde milyonlarca insan omuz omuza saf tutuyor. Namaz bittiğinde, herkes evine çekilmekte sokak ve caddeler bomboş vaziyette. Şehir adeta hayalet bir görünüm arz etmekte. Hani! Evine misafir götürmek için çırpınan Ahmetler, Aliler nerede… Bayram günü bayramlığını giymiş cıvıl cıvıl çocuklar nerede… Bayram günü bayram ziyaretleri mi ne gezer? Ben merkezli yaklaşımın etkisiyledir ki ziyaretleri hep karşı taraftan beklemekte o gelsin ben giderim diyor. Eskiden gitmeyene giderler yaklaşımı egemenmiş. Herkesin elinde bir cep telefonu samimiyetten uzak bir şekilde bayram tebriki yapılmakta. Sanal bayramlaşma, birçok yönden sosyal hayatı çıkmaz sokak haline getirdi. Efendimiz (S.a.V) in günlük hayat için buyurdukları hadisi olan:’’ Selamı yayınız, yemek yediriniz. İnsanlar uykuda olduğu zaman namaz kılınız. Cennete sağ salim giriniz’’ emrine muhalif bir şekilde selam vermek yerine sözde duygusallığı çağrıştıracak bir tarzda sembollerle ifade edilir oldu. Eve bayramda misafir gelmeyince ikramlar nefsin hizmetine sunuldu. Bu da beraberinde obezite (şişmanlık) sonuçta hastane ortamı ve stres derken sosyal yaşam epeyi daralmış oldu. İnsanlar uykudayken namazın yerini dizi ve filmler yer aldığından cenneti bir hayattan cehennemi bir yaşam tarzına davetiye çıkarıldı. Sabahlara kadar dizi ve filmle uğraşan kafa, sabah namazına kalkamaz oldu. Sanal darbenin vurduğu kültürel öğelerden biri de sofra kültürüdür. Bizler İbrahim( A.S) ın torunlarıyız mübarek peygamber, misafir olmayınca sofraya oturmazmış. Çünkü misafir bereketiyle gelir. Sofra adabı unutuldu. Çocuklara sol eliyle yemek yememeleri gerektiği yemeğe başlanınca besmele çekmenin gerektiği ve sonunda elhamdülillah demenin yemekten önce yemekten sonra el yıkamanın lüzumu birlikte yemek yiyince daha kolay öğretilir. Sanal bayramlaşmanın, vurduğu bir alan da komşuluk ilişkileridir. Listede isim olarak bir aradalar fakat birbiriyle iletişimi yok denecek kadar azdır. İslam inancında komşuluk önemli bir yere sahiptir. Peygamber efendimiz Cebrail (As.) o derece komşuluğun öneminden bahsetti ki korktum, acaba komşu komşuya mirasçı mı olacak. İyi ve kötü anlarında komşun başucunda olmasına rağmen bu sanal iletişim darbesinin etkisiyledir ki yakınlar uzak oldu. Aynı sitede oturulmasına rağmen bir birbiriyle sosyal iletişim kuramayan binlerce aile var. Bir de sanal âlemin darbe vurduğu yönlerden biri de bireyler arasında bilgi alışverişine ket vurmasıdır. Eskimezlerin kullandığı çok önemli bir cümlesi vardır. Tedai efkârdan Barika-i hakikat doğar. Yani fikir alış-verişinden inci hakikatleri ortaya çıkar. Bilhassa bayramlarda fertler hayatta yaşadıkları sıkıntıları veya edindikleri tecrübeleri anlatır. Hem anlatan hem de dinleyenler de bundan yararlanırdı. Toplumun diğer bireyleri farklı sorular sorar konunun daha geniş bir şekilde yeniden değerlendirilmesi sağlanırdı. Deneyimin sosyal hayattaki önemini bilmeyenimiz yoktur. Sanal âlemin kontrolü bizde imiş gibi görünse de aslında bizde değil. Genel de akıldan ziyade duygulara hitap ettiği için bilhassa gençlik dönemini esir alıyor yüzden Bediüzzaman Hazretleri ne güzel izah ediyor:’’ Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, akıbeti görmez bir dirhem hazır lezzeti, ileride batmanlarla lezzete tercih eder. ’Duygularıyla hareket eden kişi hakikati gerçek anlamda değerlendiremez, yapılan oyunları fark edemez. O yüzdendir ki rabbimiz kur ’anda sıklıkla: Hiç düşünmez misiniz, hiç akıl etmez misiniz, tarzında sıklıkla ikaz eder ki sergilenen oyunların farkına varalım. Sanallıktan uzak, gerçek bayramların yaşanması temennisi ile….SELAM