SAYIN KAR AĞZINDAN ATTI: BİZİ SUSTURMAK İÇİNMİŞ!..

Mücahit Yanılmaz’ın Elazığ Belediye Başkanlığına aday olduğu günleri hatırlayın.

Şehir panayır alanına dönmüş, her yerde Yanılmaz’ın reklamı, 7’den 70’e; genci yaşlısı, kadın erkek Mücahit Yanılmaz’ın seçileceğini dört gözle bekliyor.

Seçim süreci başladı Yanılmaz sahaya indi, gittiği her yerde izdiham var.

Serde Merhum Hamza Yanılmaz’ın ağabeyi olmak da var ya; seçilme konusunda özgüven tavan yapmış.

Halk Merhum Yanılmaz’ın bıraktığı yerden devam edecek umuduyla teveccühte sınırları zorluyor.

Bir taraftan Milli Görüşe pamuk ipliğiyle bağlı olanlar; ‘eski dava arkadaşımız’ diyerek yanında saf tutuyor, diğer taraftan Palu seçmeni dar bölge milliyetçiliğiyle sarılıyor, derken Mücahit Yanılmaz yavaş yavaş kendisini dev aynasında görmeye başlıyordu.

Seçimlere az bir zaman kala Yanılmaz aldığı halk dopingiyle öyle bir vitamin komasına girmişti ki; gittiği mitinglerde halkın gösterdiği teveccüh ve tezahüratlarla kendisini Afrika’ya giden BEYAZ ADAM zannediyordu.

Daha seçilmeden şehirde kırmızı plaka ile geziyor, dönemin Valisine Belediye Başkan Yardımcısı gibi davranıyor, mitinglerde üst perdeden konuşuyor, salonda konuşurken mikrofonu ya peçeteyle ya da iki parmağının ucuyla tutarak konuşuyor enaniyetin nirvanasını yaşıyordu.

İşte kısa bir hatırlatmasını yaptığımız o süreci herkes izlerken bu şehir adına yine biz konuşuyorduk.

Halka tepeden bakmasını, seçim çalışmalarında gereğinden fazla müsrif davranmasını henüz seçilmeden bile şehir dinamiklerinin rollerini çalarak kimi zaman Belediye Başkanı, kimi zaman Vali gibi, kimi zaman da İl Başkanı gibi davranıp yenemediği egosunu yine biz eleştiriyorduk.

Yanılmaz’ın kindar olduğunu bile bile yapıyorduk bunu çünkü, Elazığ’ı kendi ego ve komplekslerine kurban edeceğinden emindik.

Öyle de oldu...

Gelir gelmez ilk önce “ELAZIĞ YANILMAZ”diyerek Mücahit Yanılmaz’ı 63 Aday Adayına tercih eden Genel Başkanları Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yanılttı.

İlk icraat olarak kendisine makam aracı kiralayıp plakasına ‘EY’ harflerini koyarak sözde; “ELAZIĞ YANILMADI” dedi ardından, yardıma muhtaç aileleri afişe ederek mini minnacık çeklerle yoksul kadınların ahını aldı.

Devamında da; yakını vefat eden birinin zorla verdiği küçük bir bahşişi kabul ettiği için işinden edip dünyaya duyurduğu hanımefendinin bedduasını alarak personelini yanıltı.

Yanılgılar zincirine eklenen halkalardan en önemlileri de Milli Görüşçüler ile Palulular oldu.

İzzet Paşa Camiinin tuvalet girişine bile; bundan böyle WC’lerin ücretsiz olduğunu yazıp altına büyük puntolarla; MÜCAHİT YANILMAZ notunu düşmesi de ne yazık ki kendisine gönül veren, şehir adına umut besleyen tüm Elazığ’ı yanılttı.

Çöp arabalarının üstünde yazan “MÜCAHİT YANILMAZ” ibarelerini görüp de “Bu kadarına da yuh yani” deyip hayal kırıklığı yaşayanların da ne kadar yanıldıklarını söylemeye gerek var mı bilmiyorum artık.

Kardeşi merhum Hamza Yanılmaz ismini gönüllere yazdırırken Mücahit Yanılmaz’ın kendi ismini çöp kamyonlarına yazdırması Hamza bey hatırına oy verenleri de yanılttı.

Velhasıl herkes yanıldı…

*

Gelelim asıl mevzuya...

Kendi ailemden iki kardeşim Elazığ Belediyesinde çalışıyor.

Biri beyefendiliği, dürüst ve örnek kişiliği, insanlığı kısacası; her yönüyle ailemizin değil sülalemizin gurur kaynağı, medar-ı iftiharı Sevgili Recep, memur olarak diğeri de kendi halinde ekmeğinin derdinde olup zabıta müdürlüğünde pür emanet stadüde çalışan Mustafa.

Yanılmaz görevi devralıp kadrosunu kurduğu günlerde Temizlik İşleri Müdürlüğüne geçmişten de bir dostluğumuz olan Sayın Mehmet Şirinoğulları’nı Temizlik Müdürü olarak atadı.

Sayın Şirinoğulları görevinin sanırım üçüncü ayında olsa gerek şahsımı arayarak kardeşim Mustafa’dan dolayı şikayetçi olduğunu söyledi.

Güya Mustafa işe gitmiyor mesailerine özen göstermiyormuş. Sayın Şirinoğulları ile Aramızda geçen diyalog şöyle.

- Bunu bana niye anlatıyorsunuz hocam?

- Nafiz bey sizinle bir dostluğumuz var, yarın ceza alırsa; ‘Hocam niye haberim olmadı” demeyesiniz diye aradım.

- Dostluğunuza teşekkür ederim hocam ancak görevini suistimal ediyorsa gönül rahatlığıyla gereğini yapabilirsiniz.

Bu diyalogun üzerinden yanılmıyorsam 20 gün geçmişti ki; Sayın Şirinoğulları tekrar aradı...

- Nafiz bey kardeşiniz işini savsaklıyor, geliş gidişleri düzensiz.

- İyi de hocam bu konuda beni niye arıyorsunuz ki, gelmiyorsa disipline verin, ikaz gerekiyorsa ikaz edin, ücret kesimi gerekiyorsa ücretini kesin, işten atılması gerekiyorsa iş aktini feshedin ama bu konuda lütfen beni aramayın.

- Nafiz bey ileride niye haberim olmadı demeyesin diye dostluğum gereği aradım.

- Mehmet hocam dostluğuna teşekkür ederim de siz Temizlik İşleri Müdürüsünüz, kardeşim Zabıtada görevli. Zabıta Müdürü değil de siz niye arıyorsunuz beni?

- Bir ay önce bizim müdürlüğümüze naklini yaptılar.

- Mesele anlaşılmıştır hocam, bu konuda beni aramamış kabul edin ve yapmanız gerekeni yapın. İşini aksatan birine ne yapmanız gerekiyorsa ayrım yapmadan aynısını yapın.

Sonra bir öğrendik ki Yanılmaz işe kendisini eleştirenlerle hesaplaşarak başlamış. Bunu yaparken de dostu dosta kırdırmayı da ihmal etmemiş.

Dolayısıyla gereğini yaptılar ve çocuğu işten çıkardılar.

Aslında onların benden beklediği belki de kardeşim üzerinden bir pazarlıktı ama ben omurgalı davranmayı tercih ettim.

*

Son bir aydır yine kendimin gündeme getirdiği bir konu var: şehirde işsiz olduğu için yuvasını kuramayan, evine ekmek götüremediği için gayrimeşru işlere bulaşan, çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılayamadığı için intiharı bile düşünen sayısız insan varken İl Genel Meclis Üyelerinin kendi çocuklarını İl Özel İdaresi bünyesinde bulunan şirkette işe aldırmaları.

Meclis Üyelerinin isimlerini yazdık, eleştirdik, yakışmadı size dedik.

Üstelik bunlardan birinin gelini, birinin oğlu Fethi Sekin Şehir Hastanesinde çalıştığı halde, diğerinin kızı ise henüz okulu bitmemiş olmasına rağmen işe sokturuldu.

Dahası bu Meclis Üyelerinden iki tanesi Denetim Kurulu Üyesi…

Yani sair zamanlarda bunlar denetim yaparken; bu insanlar bu şirkete ne diye alındı, bunların maaşı nedir, ne iş yaparlar diye sorup rapor etmeleri gereken bir durum.

Ancak bu soruları sormaya ne hakları var ne de yüzleri…

Tabi ben bunları gündeme taşırken Meclis Başkanı İbrahim Şerbet’i de aramış aslının olup olmadığını sormuştum, o da sağ olsun verdiği Şerbet gibi cevapla herkesi güldürmüştü.

Zira Meclis Başkanı aynen şu cevabı vermişti: “Evet hocam doğru, hatta ben öğrendiğimde kızdım öyleyse benim de çocuğumu işe alın diye tepki gösterdim.”

Şerbet’in tepkisi işe yaramış onun da Fethi Sekin Şehir Hastanesinde çalışan kızını İl Özel İdaresine almışlar.

Meclis Üyelerinden birinin oğlunu daha almışlar: MHP Meclis Üyesi Sayın İsmail Öktem’in oğlunu…

Bunu da bu hafta sonu caddede karşılaştığımız Meclis Üyesi Ertuğrul Kar’dan öğrendim…

Kar’a göre beni susturmak için böyle bir şey yapmışlar.

Ne diyeyim Allah boy pos vermiş ama başka yerlerden kısmış.

Sayın İsmail Öktem benim annemin dayısının oğlu, işe alınan da onun oğlu yani; annemin dayısının torunu.

Kendisine söylediğimi aynen söylüyorum; sizinkisi nasıl yanlışsa bu da aynı derecede yanlıştır kardeşim.

Aldığımız duyumlara göre Meclis Üyeleri arasında yapılan bu adaletsizliği gidermek için zamana yayarak her bir Meclis Üyesinin bir yakınını daha işe alacaklar.

Yani alınacak daha 27 kişi var.

Kendi kardeşi bile işten atılırken mesleğinin onuru, kaleminin namusu ve halka karşı sorumluluğu olan birini susturmak kimsenin haddi değildir.

Ne Ertuğrul Kar ne de başkaları bunu bizden beklemesin.

Yanlışı yapan kardeşimiz de yapsa yanlıştır, doğruyu babamızın katili de yapsa doğrudur.

Burada etik olmayan bir durum vardır o da Meclis Üyelerinin nalıncının keseri gibi kendilerine rol biçmeleridir.

Daha aylar önce İl Özel İdaresine kurasız eleman alımı için kıyametleri koparanların şimdi kur’ayı da geçin el altından kendi çocuklarını işe aldırmaları ne ahlakidir ne de insani.

Bunu bilir bunu söyleriz.

Hele şu Meclis Başkanının düştüğü duruma bir bakın.

Bu tür uygunsuzluklara karşı çıkıp defans olacağına kendi partisine bile bile zarar verip aynı yanlışı kendisi yapıyor.

Ak Parti İl Başkanı Sayın Ramazan Gürgöze nasıl da güvenirdi bu adama.

İnsan hiçbir şeyden utanmasa bile birçok insanı işe sokma gücü varken parti işlerinde görevlendirdiği kendi şoförünün bile maaş ve sigortasını kendi şirketinden yatıran Sayın Gürgöze’den utanırdı.

İmam yellenirse cemaat ne yapmaz misali.

Demek ki bazı şeyler boyla postla, kalıpla olmuyor.

Son sözüm Ertuğrul Kar’a; değil annemin dayısı torunu bütün sülalemi işe alsalar bizi hakkı söylemekten alıkoyamazlar.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar M. Nafiz Koca - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket İstikrar Değişim Hizmet Elazığlılar Siz seçime nasıl gideceksiniz?
Tüm anketler