Keskin gündemdeki konuları değerlendirdi

Saadet Partisi Elazığ İl Başkanı İlyas Keskin, mahalli ve genel politikaların seyrini değerlendirdi. Keskin, Partisinin il 7divan toplantısında yaptığı konuşmada, şunları kaydetti: “Mahalli idareler ve ilimize baktığımızda görünen şudur;

Belediyelere imar tadilatı yetkisi verildiğinden dolayı, ilgili oda başkanları, sivil toplum kuruluşları ile istişare edilmeksizin yapılan imar tadilatları yandaşlarında devreye girmesi ile kişi veya kişilere özel uygulamalar çarpık kentleşmeyi önümüze koymaktadır. Allah korusun, İkitelli ve Ayamama’da yaşanan sel felaketi ilimizde yaşansa birkaç mahallemizi sel götürür kanaatindeyiz. Hele hele ilimizin birinci bölge deprem kuşağında olduğu da dikkate alındığında daha büyük hassasiyet göstermemizin gerekli olduğu bilinmelidir. İlimizin mevcut çevre yolu dediğimiz Malatya ve Diyarbakır güzergâhında yapılan çalışmalar ve görüntü güzeldir. Bu anlamda başta belediye başkanı olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Fakat ilimizin iç kısmı hemen hemen bütün mahalleleri çöp, çamur, çukur, işgaliyeler, trafik karmaşasından vatandaşı bezdirir bir durumdadır. Özellikle Gazi Cad, Hürriyet Cad, 1. ve 2. Harput caddeleri taşıt ve yayaların ihtiyacına cevap verememektedir. Şu doğal gaz çalışmalarının yapıldığı bütün cadde ve sokaklar araçlara her çeşit hasarı yaptıracak olumsuzluk içermektedir. Keşke kanserojen üreten asbest su şebekesi, doğal gaz çalışması ile birlikte yapılmış olsaydı, maalesef insan değerini hiçe saydığımız için bu konuda da bir adım atılamadı. Kapalı çarşı esnafı ve ziyaretçi vatandaşlar rahatsızlıklarını sürekli dile getirdikleri halde bir çare bulunamadı. Şehit ilhanlar oto park çalışmaları bizi sevindirmiştir. İlgilileri kutlarız.

Gelin görün ki kültür sitesi inşaatı, olimpik yüzme havuzumuz ve kapalı spor salonu hizmetleri yerinde sayıp durmaktadır. Biz doğru faydalı ve güzel hizmetleri tebrik ederken yanlış, zararlı ve çirkinlikleri de ortaya koyup ilgililerin dikkatini çekmek durumundayız. İlimizde hala seyyar satıcı ve pazar esnafının problemi çözülemedi. Gecikmiş olmasına rağmen ilimiz havaalanından Medine ye hacıların uçuşu bizleri mutlu etmiştir.

İlimizin beş milletvekili ve çalışmalarına baktığımızda karneleri zayıftır. 2,5 yıllık meclis çalışmalarında ne acıdır ki 1. derecede görevleri olan yasama sorumluluğunu yerine getirememişlerdir. Beş milletvekilimiz 2,5 yılda TBMM’ inde hiç yazılı, sözlü soru önergesi veremediler. Başka illerin milletvekillerinin veya ilgili komisyonların hazırladığı kanun tekliflerine; Çetinkaya, İşbaşaran, Öztürk 2. Septioğlu 3, yanılmaz 4 olmak üzere kanun tekliflerine imza atmışlar. Düşüne biliyor musunuz, Uluovamızda Eyüpbağları Sulama Birliği marifeti ile köylüye verilemeyen su sebebi ile 5 bin dekar arazi ekilemedi. 425 pancar ekicisi mağdur oldu. Köylülerin ekini, meyvesi kurudu, çürüdü. 50 bin insanımızı ilgilendiren böyle ciddi bir mesele için başka partinin başka illerin milletvekilleri ilgili bakana yazılı ve sözlü soru yönetirken bizim beşi birlik milletvekillerimiz duyarsız kaldılar.

İlimizde bulunan Milli Piyango Şubesi kaldırıldı, Kalkınma Ajansı Malatya ya kuruldu, Kan Merkezi Malatya ya verildi, DPT’de Fırat Üniversitemizin 40 bin metre karelik inşaat alanı 18 bin metre kareye düşürüldü. Bu kadar olumsuzluklara rağmen milletvekillerimizin beceriksiz ve yetersizlikleri devam etmektedir. Elazığ AKP’ye beş milletvekili verdi. Birkaç defa kabine değişikliği yapıldı. İlimize bir Bakanlık verilmediği gibi Çetinkaya’nın Genel Başkan Yardımcılığı da gitti. Sözüm ona danışmanlık verilmekle Elazığ a bir şey verilmiş gibi kurnazlık edip yaşanan olumsuzluğu gidermek adına Devlet Bakanı Çiçek başta olmak üzere Abdulkadir Aksu ve Ali Coşkun’u Fırat üniversitenin açılışına getirerek Çetinkaya’ nın Genel Başkan yardımcılığından düşüşünü izale etme politikası pişkinlikle uygulandı. Yoksa üniversitenin açılışı için gelen heyet açılışı yapacağına 40 bin metre karelik üniversitemizin inşaatını tamamlamaya destek verseydi ya.

Genel idareler ve ülke gündemine baktığımızda tablo iç açıcı değildir. Sosyal güvenlik kurumu marifeti ile hastalardan alınan katkı payı milleti bezdirir hale getirmiştir. Özel hastanelerde alınan 15 tl, devlet hastanelerinde 8 tl olarak alınan katkı payı hastalık vergisidir. Emeklilere verilen zam peşinen geri alınmıştır. Sosyal adalet bumudur, sorarım size. Bu da yetmiyormuş gibi, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası ile yılda üç ay, dört ay çalışma sistemi getirildi.

Üç ay çalışan bir kimse 80 yılda, dört ay çalışan bir kimse 60 yılda emekli olabilir. Mevcut emeklilerinde % 87’si açlık sınırının altında maaş almaktadır. Bağkur’luya günde 20 kuruş, diğer emeklilere günlük 40 kuruş zam verilmiştir. Milli gelirin 8 bin dolar olduğu bir ülkede neden emekliye, çalışana kaynak aktarılmıyor. İşsizlik % 22‘ler civarındadır. Bunun yanında işsizlik fonunda bulunan 47 milyon TL bütçe açığını kapatmada kullanılmaktadır. Ne acıdır ki var olan kaynaklar yandaşlara rantiyecilere tefecilere peşkeş çekilirken fukaranın canı çıksın politikaları devam etmektedir. Her geçen gün karşılıksız çek senet sayısı artıyor. Her gün 273 iş yeri kapanıyor. Her gün 2602 iş yerine ve eve icra geliyor. 2009 yılı bütçesi yılın ilk altı ayında 24 milyar dolar açık verdi, yılsonunda 50 milyar doları aşacağı bekleniyor. Bu böyle gitmez biz uyarıyoruz geçmişte 1996- 1997 Refah Yol uygulamalarını hatırlayın, zam yapmadan, vergi koymadan, borç almadan hükümet ettik ve halkın bütün kesimlerinin yüzünü güldürdük, çare var, çare Milli Görüştedir. Gömleği çıkarınca hidayetiniz, dirayetiniz, ferasetiniz kararır maskaraya dönersiniz. Görünen tablo bu.

Dış politikamıza baktığımızda maalesef esef verici bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz;
Ermenistan açılımı, protokolün imzalanması, Bursa’da oynanan maçta Azerbaycan bayraklarının yasaklanması, bunların tümü bizi üzmüştür. Ermeni soykırımı yoktur, diyen şahsın cezalandırıldığı İsviçre’ nin ara bulucu oluşu yanlıştır. İşgal edilmiş Karabağ ve yurdundan çıkarılmış 1 milyon Karabağlının durumu ortada iken Ermenistan’la ilişkilerin kardeş Azerbaycan’a rağmen geliştirilmesi bize hiçbir şey kazandırmaz aksine kaybettirir. Hani İki devlet bir millet diyorduk, hani Ermeniler Karabağdan çekilmedikçe Ermenistan’la hiçbir anlaşmamız olmaz diyorduk, ne oldu da protokol imzalandı, yoksa birileri öyle olmasını mı istiyor, yoksa dışarıdan bir dayatma mı var. İster istemez akla gelen bu maalesef.

Suriye kapılarının açılması bizi sevindirmiştir. Hükümete müteşekkiriz. Gelin görün ki hükümetin açılım dedikleri ve bir türlü beş ay geçmesine rağmen hala adını koyamadıkları PKK- DTP-AKP senaryosu maskaraya döndü. Açılım gündeme gelir gelmez biz Saadet Partisi olarak “Barış Ve Kardeşlik İçin Gönüllü Birliktelik” başlığı altında 70 milyon insanımızı Allahın kulları olarak yurdumuzun öz vatandaşı olarak dil, din, mezhep ayırımı yapmaksızın olaya bakmanın gerektiğini, anayasal değişikliklerin yapılarak siyasi partiler kanunu, seçim yasaları olmak üzere herkesin ve kesimin kendisini, düşüncesini ifade edebilmesini sağlayacak, herkesin inandığı gibi yaşamasını temin edebilecek alt yapının oluşturulması gerektiğini, bütün bunlar yapılırken de APO’nun ve PKK ‘nın muhatap alınmaması gerektiğini, muhatabın millet, çözümün TBMM olduğunu hatta Cumhurbaşkanının tsk, Emniyet yetkilileri, Sivil Toplum Kuruluşlarını toplayarak durumun değerlendirilmesini önermiştik. Özellikle Genel Başkanımız Prof. Dr. Numan kurtulmuş beyin İçişleri Bakanına konuyu açarken bakan tarafından takdirle karşılandığı ifade edilmişti. Yine bizim tespitlerimizde yaşanabilecek spekülasyonlara ve provakosyonlara karşı mutlaka önlem alınmalıdır şeklinde idi, maalesef görüş ve önerilerimiz dikkate alınmadı siyasi rant ve siyasi risk hesapları yapılınca meclisteki dört parti olayı horuz düğüşüne çevirip bir birlerine galiz hakaret etmekten öteye gidemediler. 2003 yılında kapılar ardında buluşup Sayın Erdoğan’ı Siirt’ten milletvekili seçtirip meclise taşıyan Sayın Baykal ülkenin varlık sebebi olan ciddi bir meselede kamera önünde mi olsun kamera arkasında mı olsun, buluşalım mı, buluşmayalım mı ağız dalaşı ile olayı sürdürürken üniformalı PKK’lıların biz elçiyiz hesap sormaya geldik APO’nun talimatıdır deyip devletin müsteşarının, savcılarının mobil mahkemesi eşliğinde yedi dakikalık soruşturmadan sonra serbest bırakılmaları TC devletinin onurunu izzetini zedelemiştir. Hükümetin yetersizliği ortadadır. Çare vardır, milli ve manevi değerlerimize sarılmak geçmişte atalarımızın uygulamalarından ders almakla ancak insanımızın yüzü gülebilir.”