Türk Milleti’nin, cephede savaşı kazandığı; ancak masada kaybettiği kabul görmüş bir gerçektir. Bu sözden şu anlamı da çıkarmak mümkündür; Türk Milleti, kılıçla kazanmasını bilir fakat bunu kalemle ifade etmesini beceremez.
“Çanakkale” gibi büyük bir savaşı elhamdülillah ceddimiz karada ve denizde zafere dönüştürmüş. Gelgelelim, Çanakkale’yle ilgili roman, tiyatro, sinema, şiir dalında, bu savaşın mağluplarının verdiği kadar eser verememişiz. Takdir edersiniz ki bunun anlamı şudur: Kılıcımızla ve kanımızla kazandığımızı. kalemimizle ve mürekkebimizle ifadeden aciziz.
Sanatın her dalındaki aktörlerimiz, Çanakkale’nin ruhuna uygun eserler vücuda getiremezken, 100. yıldönümünde Çanakkale Zaferi’nin şanına layık organizasyonlar yapmamak suretiyle devletimizi yönetenler de kendi acziyetlerini resmen ortaya koymuşlardır. Herhalde bu savaşın 100. sene-i devriyesinde Anzaklar, Yeni Zelandalılar, Avustralyalılar, bilmem hangi yamyamlar bizden daha çok heyecan duymakta, bizden daha ziyade ve daha görkemli anma programları tertip etmektedirler.
Elazığlı şairler arasında, hakkını teslim etmek gerekir ki Çanakkale konusunda en ziyade kalem oynatan arkadaşımız Zekeriyya Bican olmuştur. Evvela Bican’ın elimizde 2006 basımlı “Harput’tan Çanakkale’ye Düşen Yıldızlar” isimli bir tiyatro eseri bulunmaktadır. Bu piyes, “Çanakkale’den Lâpsekili Ahmet’e; Harput’tan Mehmet’e, Mehmetlere” diye bir şiirle perdelerini indirir. Ayrıca Zekeriyya Bican’ın bu kitabın sonunda yer verdiği üç Çanakkale şiiri daha vardır. Şu mısralar o şiirlerin sonuncusundan alınmıştır:
Çanakkale yüce şehir, işte böyle büyük, şehitler yatağıdır
Çanakkale’m ancak düşmanına cehennem batağıdır.
Bu, dünya harp tarihinin hâlâ çözülmemiş bir garip bilmecesidir
Türkiye’m için 18 Mart 1915 gecesi, bir asrın beraat gecesidir!..
İşi sayıya dökecek olursak, Çanakkale için en çok şiir yazanlardan biri de Emekli Avukat ağabeyimiz Doğan Özdal’dır. Özdal’ın Yürekten Gelen Sesler kitabında Çanakkale üzerine, üçü “Çanakkale’m” başlıklı dört şiiri dışında “Anadolu’m” şiirinde de bir “Çanakkale” dörtlüğü bulunmaktadır. Şu mısralar, Doğan Özdal’ın ilk “Çanakkale’m” şiirinin birinci dörtlüğüdür:
Garbın korkulu rüyası
Benim tutkum, güzelim
Destanlar diyarı
Çanakkale’m, tek emelim!
Şehrimiz edebiyatında Çanakkale üzerine yazılmış şiirlerden biri de “18 Mart” başlığıyla rahmetli Mehmet Bico Kerküklü’ye aittir:
Babam anlatırdı her zaman Çanakkale’yi
Vecd içinde dinlerdim bu şanlı menkıbeyi…
Müthiş heyecanlanır, duramazdım yerimde
Bulunmak çok isterdim, ünlü savaş yerinde
Oğlum derdi: Görmeliydin bu şanlı yiğitleri
Tarih daha yazmadı böyle mücahitleri…
Çanakkale tema’lı bir şiiri de Hüseyin Poyraz’ın Çiğdem Bahçesi kitabında okuduk. Aşağıdaki iki dörtlük “Çanakkale Geçilmez” isimli o şiirden:
Türk ordularını zayıf görmüştü
Harita üstünde yurdu bölmüştü
Çapulcu haçlının gözü dönmüştü
Çanakkale, geçit vermez düşmana.
Mehmetçik denize döşedi mayın
Çarpınca yok oldu çok fırkatayın
Bozguna uğradı, utandı hayın
Çanakkale, geçit vermez düşmana.
Merhum şairlerimizden Faruk Nafiz Gürakar, Çanakkale’nin ilçesi Eceabat’ta lise müdürlüğü yaptığı yıllarda (1998) vefat etti. Vefatından sonra tüm şiirlerinin toplandığı Gönül Depremleri (2002)’nde Çanakkale’yle ilgili değil; ama Eceabat’la ilgili bir şiir bulduk. “Eceabat’a Destan” başlıklı bu şiirde geçen şu mısralar bir anlamda Çanakkale için de yazılmış gibidir:
Toprağın zerre zerre şehit, top, kurşun, gülle
Söyle payidar olan kim, dünyada zulümle?
Hak için yeri titreten, arşı inletensin
İnsanlık nedir, bunu dünyaya öğretensin.
Gazi Özcan, “Kurtuluş Destanı” şiirinin bir yerinde diyor ki:
Öl emri verildi Anafarta’dan,
Mehmedim düşmanı vurur ortadan
Bu düşmanı, bu inançtır alt eden.
Şu iki mısra ise Özcan’ın, “Oğlum Mete’ye Nasihat” şiirinden:
Çanakkale’de bu destan yazıldı.
İnançla vuruştu, düşman bozuldu.
İlimiz belediyesinin bir tarihte bastırdığı Harput’tan Hazar’a Elazığlı Şairler kitabında okuduğumuz Saim Öztürk’e ait şiirde, şöyle iki mısra vardır:
Daim iftihar ederim Osmanlı benim soyumdur
Çanakkale ve Malazgirt onlar zafer boyumdur.
Şükrü Kacar Hocamızın şiir kitaplarında Çanakkale tema’lı bir şiir bulamadık. Bir gazetede okuduğumuz “Çanakkale Geçilmez” başlıklı yazısının bir şiirle bittiğini gördük. Okuyacağımız mısralar Kacar Hocanın o şiirinden:
Binlerce kınalı kuzu
O genç yaşta
Okulunu bırakmış, sana koşmuştu
Gene binlerce genç
O yaşlarda canlarından olmuştu.
Şimdi sizlere sunacağımız iki beyit, Mehmet Faik Güngör’ün, “Çeliğin Cesaretle Savaşı” şiirinde geçer:
En ön saflarda biri, adı Yahya Çavuş’tu
Dudağında Kuran’la peygambere uçtu.
Mermiyi namlusuna sürer Seyit Onbaşı
Paramparça gökkubbe, kopar mağrurun başı.
Sıra, İhsan Nazik’in Cemre Düşünce kitabında yer alan “Çanakkale Mührümüz” şiirinde:
Nusret mayın gemisi kötü talihi yendi
Türk’ün cengâver ruhu her cephede direndi
Yaradanın lütfuyla düşman çaresiz sindi
İşgalin defterini dürmüştü Çanakkale!
Şiir denizinden Nusret mayın gemisini geçiren bir şairimiz de Tuncer Sönmez. Diyor ki Sönmez “Çanakkale” şiirinin bir yerinde:
Yüzbaşı Hakkı Beyin Nusret mayın gemisi
Yiğit Koca Seyit’in o ünlü top mermisi
Tayyar Paşa emriyle sabahın ezan sesi
Sinesi iman dolu tek başına orduyum.
Gür sesli şair Hasan Ergün Yılmaz, “Çanakkale’den Anadolu’ya” şiirinde Türk askerini görün ki nasıl tasvir etmekte:
Türk askeri sancağını açarken
Düşmanları Kanlısırt’tan atarken…
Süngüleyip mevzilere geçerken;
Şahinleşip uçuyordu Mehmet’im!
Gezgin şairlerimizden Orhan Gökçe, Gönül Köprüsü kitabında, Çanakkale’ye nasıl bir şiir köprüsü kurmuştur; dikkat buyurun:
O gün insanlığa ibretti Türkoğlu
Çatlak sesler duydu kükredi eroğlu
Öyle bir silkiniş düşmanları boğdu
Zafer meydanında güneşler doğdu.
Orhan Gökçe’nin, Huzur Yolu kitabında da Çanakkale Savaşı’nda “Şehadeti Bekleyen Bir Erin Mektubu” yayınlanmıştır. Bu mektuba mukabil bizim de “Çanakkale’den Mektup” başlıklı bir şiirimiz vardır. O şiirin bir kıtası şöyledir:
Tasa etmesin ceddim; şerefim, şanım ile
Binbir kaleye bedel azîm imanım ile
“Çanakkale geçilmez!” yazarak kanım ile
Vatan uğruna candan geçtim bir sabah anne.
Söz mektuplardan açılmışken, bugün gösterime girecek olan Çanakkale konulu “Son Mektup” filmini anmadan ve o filmi seyredeceğimiz anı heyecanla beklediğimizi kaydetmeden geçmeyelim.
Sözün bitimine geldikte ise diyeceğimiz şudur: Çanakkale gibi muazzam bir savaşın, Çanakkale gibi muhteşem bir zaferin şiirini yazmak, hakkında eser vermek hiç de kolay değildir. Elazığlı şairlerin Çanakkale şiirlerinde umumî bir zafiyet sezmiş olmalı ki destanlar şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun ruhaniyeti, bizleri, bir daha ardımıza dönüp bakmaya ve tarihin bu zor savaşı için yeniden –sabır ve sanat yüklü– daha güçlü şiirler yazmaya davet ediyor. Diyor ki:
Dön ardına bak hele
Hatırına neler gele
Dar boğazda Çanakkale
Tarihin en zor meydanı!
Bundan tam 100 sene önce, Çanakkale’de şahadet şerbetini içen aziz şehitlerimizin mübarek ruhlarına dualarımız ve Fatihalarımızla…
……………………………….
*Bu yazı, 18 Mart 2015 günü Manas Yayıncılıkta yaptığımız konuşma metnidir. RMY