Yeni bir şehir inşa ediyorum

Yıllar önce yazdığım bir köşe yazım karşıma çıktı bu akşam. Tam da şu an, tam da dört duvar efkar denilen yerde karşıma çıkmasına biraz tebessüm ettim, biraz buruldum. Kimbilir hangi duygularla kaleme aldığım bir köşe yazısıydı. Hatırlayamadım. Ancak sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim. Aklımızı fazla yüklerden kurtarmalıyız. Gereksiz birçok şeyi biriktirince ortaya güzel sesler cıkmıyor. Adi Kakofoni oluyor...

Boğazında kelimeler adeta düğümlendi. Koca bir lokmayı yutar gibi takıldı. Bir yumruk gibi kaldı herşey içinde. Yazının devamını getiremiyor, işin içinden çıkamıyordu. Bu durum onun kaosuydu galiba. Başlanılan yere geri dönülüyordu sanki. Neyse ki penceresine konan kumru ona azda olsa umut vaad etti. Gözlerini kapadı, pencereden içeriye giren ılık rüzgarın eşliğinde kumruyu dinledi, dinledi ve... Sonra derin bir uykuya daldı.

Dışarıdan acı acı duyulan siren sesiyle irkildi aniden, elindeki sayfalar yere düştü. Gün akşam olmuş, güneşin son ışıkları duvardaki resmi bambaşka bir renk cümbüşüyle aydınlatmıştı. Yerinden yavaşça doğruldu ve yere düşen sayfaları alıp sehpaya koydu. Pencereye yavaşça yaklaştı ve dışarıya doğru bakmaya başladı. Hayat ne kadar hızlı akıyordu. İnsanlar telaşla koşturuyor, şehrin gürültüsü isyan eder gibi yankılanıyordu gökyüzünde. Sokak satıcıları zabıtalardan kaçıyor, bir diğeri yakalanıyor, geriye kalanlar var gücüyle çekiştiriyordu tezgahlarını. Çekici, park eden araçlardan birini yüklemeye başlamıştı bile. Koca şehir bir orkestra gibiydi sanki. Ama bu tınılar huzuru çağrıştırmıyordu ona. Enstrumanların akortlarımı bozuktu acaba? Yoksa çalınan eserde mi bir sorun vardı? Bir şekilde ters giden bir şey vardı ama bulamıyordu. Pencereyi kapattı ve uzaklaştı. Sesler hala aynı şiddetle yankılanıp duruyordu. Kulaklarını kapattı sıkıca. İnanılır gibi değil, azalması gerekirken daha fazla duymaya başladı. Çıldıracak gibi oldu. İnanılacak gibi değil, sesler azalacağına artıyordu, kafasında çınlıyordu bütün şehir. Bir an durdu, ellerini kulaklarından çekti, yeniden pencereye yöneldi ve dışarıya baktı. Hayır olamaz, dışarıda kaldırımda yürüyen birkaç kişiden başka kimse yoktu. Satıcılar yok, trafik yok, hatta gürültü bile yok. Tekrar kulaklarını kapattı, yine o dayanılmaz sesleri duymaya başladı ve aynı görüntüler belirdi kafasında. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor ama bulamıyor gibiydi. Bir an karşı binanın dış cephesinin camla kaplı olduğunu gördü ve camdaki kendini....

İşte o an anlamaya başladı olan biteni. Sehpada duran kağıtları aldı ve yırttı. Kendi yarattığı şehri yeniden inşa etmeye karar verdi. Yeni bir sayfa koydu önüne. Kalemi eline aldı ve yazmaya başladı. Yeni bir şehir inşa ediyorum dostlar, tüm dünyanın huzuru için, yoksa başka türlü huzur bulamam..

İnsan yorulur mu bazen insan olmaktan Olric..? (Tutunamayanlar-Oğuz Atay)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Gökçe Karagöz - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Günışığı Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Günışığı Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Günışığı Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Günışığı Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket İstikrar Değişim Hizmet Elazığlılar Siz seçime nasıl gideceksiniz?
Tüm anketler